Ad Konings'den neler öğrendik...
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 02:40
Seminer sonrasında aşırı bir yoğunluk yapayınca ancak şimdi derleyip paylaşabildim. Önceki mesajlarda geçen bazı konuları direk ben sormuş olduğumdan aldığım yanıtları da aynen paylaştım. Aralardaki bazı konuşmalarda da Ad Konings'e gelen soruları direk çevirip söylediklerini de arkadaşlara aktarmıştım. Dolayısıyla bir çok konuyu "ilk ağızdan" duydum.
Yazdıklarımda maalesef hatırlayamadığım, eksik not aldığım veya atlamış olabileceği yerler vardır. Bunlar yoruma, eklemeye ve düzeltmeye açıktır.
Seminerde direk ve çevirmeni dinlemeden not aldım. Bir kısmını konuşmalarından, bir kısmını da slaytlardan aldım. Aldığım notları tamamen kendi algılarıma göre önemli olduğunu düşündüğüm noktaları ve ana başlıkları içerecek şekilde yazdım. Aşağıda yazdığım notları bu yorumuma göre değerlendirebilirsiniz.
----------------------------------------------------------------------------------------------
Ad Konings 40 yıl önce malawi besleyerek hobiye başlamış. Şu an balık beslemiyor ve akvaryumu yok. Ancak her yıl ve yılda üç kere keşif gezilerine gidiyor. Son akvaryumunu dört yıl önce eşinin de isteği üzerine kaldırmış.
Malawi, Tanganyika ve Orta Amerika Cichlidleri üzerine uzmanlaşmış. Maalesef Güney Amerika cichlidleri hakkında yorum yapmadı ve fazla deneyimi olmadığını belirtti.
* 2000'den fazla cichlid türü varmış.
* Malawi'de en son 855 tür olduğunu belirtti. Sohbet sırasında geriye çok fazla keşfedilecek tür kalmadığına dair bir yorum yaptı. Çok derinlerde olan türlerin henüz keşfedilmemiş olabileceğini söyledi.
* Cichlidlerde iki çene olduğu, birinin önde ve görünen çene, diğerinin ise balığın gırtlağında üçgen biçiminde yer aldığını söyledi. Footoğraflarla gösterdi.
* Cichlidlerin genel olarak yavrularına bakan bir tür olduğunu belirtti. Ancak seminerin ileri kısımlarında bunun farklılıklarına da değindi.
* Cihclidlerde tek burun deliği olduğu ve bunun ayırt edici bir özellik olduğunu belirtti.
* Yan (Lateral) çizginin "bölünmüş" yapıda olduğunu söyledi ve gösterdi.
* Amerikan cichlidleri hakkında özellikle "Texas Cichlid" ile ilgili bir yorum yaptı ama maalesef detayını kaçırmışım. Hatırlayan varsa ekleyebilir.
* Cichlidlerin boylarının 3 cm ile 70 cm arasında değiştiğini, aslında 70 cm üzerine de çıkabileceğini söyledi.
* Balıkların "kafa" yapmasının farklı sebepleri olduğundan bahsetti. Kafanın içerisinde kas olmadığını, yağ ve kıkırdak dokudan oluştuğunu belirtti. Kafa oluşturmanın nedenlerinin rekabet, bölgecilik, cinsel çekicilik gbi nedenleri olduğunu, akvaryumlarda tek tutulan erkeklerin kafa yapmadığı veya varsa bunun zamanla yokolabildiğini de belirtti. Bazı türlerin "dönemsel" olarak kafa yaptığını ve sonra kaybolduğunu, özellikle bazı orta amerika cichlidlerinde bu durumun daha belirgin olduğunu söyledi.
* Kalın dudakların özellikle avcı balıklarda avının saklandığı kaya kovuğunu çevreleyip (bir anlamda mühürleyip) kaçışını engellediğini, sonra o kovuğu vakumlayarak emerken avının kaçmasına izin vermediğini belirtti. Dudaklar bu kaçışı engellemek amacıyla yumuşak dokuya sahip, yüzeye yayılabilen ve geniş yapıda oluyormuş.
* Bazı türler dudaklarını ileri doğru uzatabiliyormuş. Bunu ya kumu emebilmek ya da avını yakalayabilmek için yapıyorlarmış.
Beslenme:
Belli başlıklar altında toplanmış türler olarak ele aldı. Listesinde besin türleri başlık olarak yer alıyordu. Balıkların yaklaşık %75'i alglerle (yosunlarla) besleniyormuş.
* Mud (Micro Organism) - Çamur (Mikro Organizmalar)
Çamurlu ortamlarda yaşayan türler için geçerliymiş. Çamurda yer alan mikro organizmalarla beslendiklerini belirtti.
* Sponges - Mantarlar
(Maalesef bununla ilgili not almamışım. Ya önemli bir şey yoktu veya ben kaçırdım.)
* Algae - Epilithic Algae (Yosun - Kaya Yosunları)
Kayaların üzerinde oluşan yosunlar ve bunlarla beslenen balıklar olarak bir sınıf olduğunu söyledi.
* Algae - Epiphytic Algae (Yosun - Bitki Yosunları)
Bitkiler üzerinde gelişen yosunlar ve bunlarla beslenen balıklar olarak bir sınıf olduğunu söyledi.
* Algae - Plankton (Yosun - Plankton)
Suda serbest şekilde dolaşan minik yosunlar, planktonlar ve bunlarla beslenen balıklar olarak bir sınıf olduğunu söyledi. Yerliler "plankton yiyen" anlamına gelen "udaha" diyorlarmış.
* Higher Plants / Fruits
(Bu konuda da notlarım eksik kaldı. Yalnız tam bu bölümde balık yumurtası, kurt veya ne bulsa yiyen türler olduğuna dair not almışım. Sanırım bu gruptaki balıklar pek çok şey yiyor.)
* Crustaceans / Insect Larvae - (Kabuklular / Böcek Larvası)
- Sonar Feeding (Sonar türü beslenme): Bu türdeki balıklar dibi sonar gibi tarayıp 1-2 mm salyangozları bulup yiyormuş.
- Pebble Pushing (Taş İttirenler): Ufak taşları yerinden oynatıp altına bakan ve oradan bulduğu böcekler ve larvaları ile beslenen balıklarmış.
- Blasting (Üfleyenler): Kumu üfleyerek altından çıkanları bulup yiyen balıklarmış.
* Invertabrates / Parasites - Cleaning
Bu gruba giren balık henüz küçükken daha büyük balıkların üzerinde olan parazitleri yiyerek onları temizliyormuş. Diğer balıklar da bunu yapabilmesi için özellikle gelip oan izin veriyormuş.
Aynı balık büyüdüğünde ise kedi balıklarının derisini yiyerek besleniyormuş.
* Fish - Eggs (Balık Yumurtası)
Balıkların yumurtalarını yiyerek beslenen balıklar bu gruba giriyor.
* Fish - Larvae (Balık Larvası)
Balıklardan ağızda büyütenlerin etrafında olup kimi zaman ağzına alttan vurarak, kimi zaman ise kafasına üstten vurarak larvaları kusmasını sağlayıp, kustuklarını tekrar geri almasına fırsat vermeden yiyerek beslenen balıklar bu gruptaymış.
* Fish - Fry (Yavru Balık)
Etraftaki yavru balıkları avlayarak beslenen balıklar bu gruba giriyor.
* Fish - Classical Piscivore (Balık - Klasik Balık Yiyenler)
Başka balıkları yiyerek beslenenler bu gruba giriyor.
* Fish - Scale (Balık - Pul)
Balıkların pulları ile beslenen türler bu gruba giriyor. Sadece pullara saldırıp besleniyorlar ama balığa zarar vermiyorlar. Balığın pulları yeniden çıkıyor ve yeniden yiyebiliyorlar.
Bu gruptaki bir balık için özel bir örnek verdi. Akvaryumda bir japon balığını koymuşlar. Balık japona sert bir şekilde ve yarım saniyeden kısa sürede vurup gitmiş. O hareketle bile japon balığının bir tarafında pul kalmamış. Ağır çekimde hareketi izlediklerinde yarım saniyeden kısa süren harekette japonun pullarını nasıl hızla yediğini görmüşler. Dışarıdan ise sadece vurkaç gibi görünüyormuş.
* Fish - Cheater Predator (Balık - Taklitçi Avcı)
Balıkla beslenmesine rağmen avlarını ürkütmeden yaklaşabilmek için otçul beslenen balıkların hareketlerini taklit eden, avı yanına yanaştığında ani hamle ile yakalayıp yiyen balıklarmış.
Bir başka balık türü de ölü taklidi yaparak yavru balıkları kendine çekip sonra da ani bir hareketle yakalayıp yiyormuş. Videosunu bile izledik.
* Fish - Fins (Balık - Yüzgeç)
Balıkların yüzgeçleri ile beslenen türdeki balıklarmış. Özellikle kavga eden erkeklerin yakınında olup onları uyandırmadan hızla vurup kaçarak yüzgeçlerini yiyorlarmış. Kavga eden erkekler ise diğerinin vurduğunu sanıyormuş.
* Fish - Secretions (Glancing) (Balık - Salgı (Parıldayan))
Discuslarda yavrularını vücudundan salgıladığı mukoza ile beslemesini bu türde beslenmeye örnek olarak gösterdi.
Renkler:
* Bireysel renk farklılıklarının anlık havasına, gelişimine ve cinsiyetine bağlı olduğunu söyledi.
* Kavga veya savunma durumlarında renk farklılığı olabilmekteymiş.
* Yavru bakarken farklı normal zamanda farklı renklerde olabildiklerine dair çeşitli örnekler verdi.
* Cinsiyetten dolayı renk farklılaşması olabildiğini söyledi.
* Polychromatism (Çok renklilik)
Bu konu için bir kaç örnek verdi. Altın renkli olma durumu, Orange Blotch (OB) (yani bizde calico veya marble diye bilinen özellik) ve bir türdeki mavi veya sarı kuyruk durumlarını gösterdi.
* Coğrafi çeşitlilik nedeniyle renk farkları olabildiğine değindi.
Habitat - Ortam:
Cichlidler için bazı aşırı ortamların olabildiği ve bunlara rağmen hala bazı tür balıkların yaşayabildiğini söyledi.
* Güney Amerika'da Amazon'un kollarından biri olan Rio Negro'da Black Water (Siyah Su) olarak geçen kısımda pH 3.5 ve iletkenlik 10 mS'ten düşük olabiliyormuş.
* Kenya'da Natron Gölünde (ki bu göl bir tuz gölüymüş) pH 10.8, iletkenlik 160.000 mS üzeri ve sıcaklıkta 46 C olabiliyormuş.
Yavaş akan nehirler ve Hızlı akan nehirler ile göller olarak bir sınıflandırma yaptı.
Taban yapısını kaya, kum, kabuklar ve bitkiler olarak dört ayrı grupta listeledi.
(Lafın arasında yakalanan balıkların belirli bir derinlikten yakalandığını ve ancak basınç adaptasyonu sonrası akvaryuma konabileceğini belirtti.)
Slyangozlar öldüğünde genelde sudaki akıntı, düşük pH ve benzeri nedenlerle kısa sürede eriyip gidiyormuş. Ancak Tanganyika'da pH 9.2 ve bu yüzden özel salyangozların kabukları dipte erimeden durabiliyormuş. Bu kabuklardan 2 m derinlikten toplanan bazılarının yaşını ölçmüşler. 1600 yaşında olan kabuk bile bulmuşlar. Daha derinlerde çok daha eskilerinin olabileceğini söyledi.
Bu açıklamalardan sonra balıkların üreme türlerine göre sınıflandırıp bahsetmeye başladı.
* Sand Dwellers (Kum Sakinleri)
Erkekler kumda büyükçe krater gibi yuvalar yapıyorlar. Dişiler işi garantiye almak ve döl çeşitliliği elde etmek üzere bir çok erkeği ziyaret ediyormuş.
* Open Substrate Brooders (Açık Tabanda Üreyenler) (Not:Brooder kelimesinin anlamı "Kuluçka Makinesi" olarak geçiyor).
Yumurtalarını açık tabanlara döküp sonra kuluçka amaçlı ağzına alıyorlarmış. Yumurtaları hem dişi hem de erkek koruyor.
* Cave Brooders (Mağaralarda üreyenler)
Kayalıklardaki yarıkların içerisinde üreyip genelde mağaranın tavanına yumurtalarını diziyorlarmış. Mağaranın veya yarığın ağzı dar olduğundan girişini koruyarak hem yumurtaları hem de daha sonra yavruları çok rahat koruyorlarmış. Örnek olarak Frontosa'yı gösterdi.
* Transport Brooders (Geçişli Üreyenler)
* Delayed Mouth Brooders (Gecikmeli ağızda kuluçka yapanlar)
Önce yumurtalarını döküp yavruların çıkmasını bekleyip sonradan yavruları ağzında büyütüyorlarmış.
* Biparental Mouth Brooders (Çift Ebeveynli Ağızda Kuluçka yapanlar)
Hem dişi hem de erkek ağzında kuluçka yapan türlermiş. Önce dişi 7-10 gün, sonra erkek 7-10 gün ağzında kuluçka yapıyor ve ardından yavru çıkıyormuş. Ama bir kere devrettikten veya ağzından çıkardıktan sonra tekrar ağzına almıyorlar.
* Paternal Mouth Brooders (Erkek ağızda kuluçka yapanlar)
Sadece erkek ağzında kuluçka yaparak yavruların çıkmasını sağlayan türlermiş.
* Maternal Mouth Brooders (Dişi ağızda kuluçka yapanlar)
Sadece dişi ağzında kuluçka yaparak yavruların çıkmasını sağlayan türlermiş.
Bu son grubun bağlantılı notları olarak iki detay yazmış ama maalesef bilgileri tam yazamamıştım. Yine de ekleyeceğim. Hatırlayıp açıklayabilecekler için bir referans olur.
* Polygamus (External Fertilization) - Çok eşlilik (dışarıda döllenme)
* Emantopus Melanogenys (Tanganyika)
Yukarıdaki notlar seminer sırasında aldığım notlardı.
Seminer dışı sohbetlerde de bazı konuları sorma ve konuşma fırsatını bulduk. Soru cevap kısmında bazı soruların cevaplarını ilk ağızdan öğrendik.
* OB özelliğinin cinsiyeti belirleyici türde bir özellik olduğu ve genelde dişilerde olduğunu söyledi.
* "Göle balık salmak" konusunda bir kaç soru sordum. Sorun olup olmayacağını veya esasen bunun gerçekte olup olmadığını sordum. Göle civarındakilerin akvaryumu bile olmadığını söyledi. Ancak bu sorumla ilgili sohbet ederken bir dönem Hong Kong'lu birisinin balıkların suyunu göle dökerken yanlışlıkla bir salyangoz türünü de göle karıştırdığını, o salyangozun eşeysiz (yani dişi erkek ayrımı olmadan) üreyebildiğini, hızla çoğaldığını belirtti. Şu an belirli bölgelerde metrekarede 300.000 salyangoz olduğunu, bunun gölü kötü etkilediğini paylaştı. Helena benzeri bir tür ile çözülemez mi diye sorunca metrekarede 300.000 adet olunca bir işe yaramaz gibi bir yorum yaptı.
* Akvaryum hacminin öneminden çok suyun kalitesinin önemli olduğuna değindi. Eğer yapılabilirse sürekli akarak değişen bir su ve sabit dengeli ufak bir akvaryumda bile balıkların düzgün gelişebileceğini söyledi.
* Su değişimi için haftalık %60 gibi bir oran telaffuz etti ama mümkünse bunun daha arttırılmasını önerdi. Tek seferde değil günlere bölünmüş şekilde yapılmak üzere, yani mesela 2 günde bir %20 olacak şekilde, planlanması yerinde olur.
* Dişi erkek oranı hakkında konuşurken eski bir akvaryumunda 2 metreli alanın bir tarafında bir erkeğin diğer tarafında ikinci erkeğin bölge edindiğini, en fazla bu kadar erkek olduğunu söyledi.
* Frontosalarla ilgili bir soru üzerine tek baskın erkek olmasını, ikinci erkeğin daha ufak ve bir anlamda yedek olarak bulundurulabileceğini söyledi.
* Klasik bilgilerimize göre cichlidlerin bitkilide olmayacağı, bitkileri yediği ve dağıttığı, yapıldığı takdirde sıkıntı yaratıp yaratmayacağını sordum. Bitkili cichlid akvaryumu kavramının cichlidlerin doğası ile bağdaşmadığını, cichlidlerin bitki yemediğini, sadece üzerindeki yosunları yediğini, aşırı hareket ve kumu kazma eğilimni nedeniyle sık bir şekilde bitkileri yerinden söktükleri, akvaryum sahibine sürekli düzenleme gereksinimi getirdiğini söyledi.
Bitkili yapılmak istenirse bitkilerin kayaların arasına sıkıştırılması, vantuzlarla tuturulması, ip-misina ile sarılarak taşlara bağlanması gibi örnekler verdi.
* Etçil balıkların hemen her türlü beslenebildiği ancak otçul balıkların etçil yemlerle beslendiği takdirde uzun bağırsak yapısı içerisinde bu yemlerin tıkanıklık yaparak bloat'a yol açabildiğini belirtti.
* Balıkların doğada ortalama 3-4 yıl yaşadığını ama akvaryumlarda çok daha uzun sürelerle yaşatılabildiğini söyledi. Yine doğada balıkların yüzgeçlerinin kavgalar ve beslenme şartları nedeniyle çok gelişemediğini, buna karşılık akvaryumlardaki beslenme şekilleri, kavgasız ortamlar, özel bakımlar sayesinde neredeyse tül kuyruk gibi olduklarını söyledi.
* Balıkların yavrularının cinsiyet oranının normal şartlarda eşit olduğu ama sıcaklık ve pH değerlerinin azalması veya artmasına bağlı olarak dişilerin veya erkeklerin fazla olabileceğini belirtti. Bu konuda forumda bir yazı vardı. PH'ın cinsiyet üzerine etkileri gibi bir yazı olması lazım. Bilen paylaşabilir.
* Doğada çaprazlanmanın çok az olduğu ancak akvaryumlarda bir araya konan balıklar nedeniyle daha fazla çaprazlanma ile karşılaşıldığını belirtti.
* 70 cm olan cichlid hakkında bahsederken "tadını en sevdiği balık" olduğunu da söyledi.
* Site ve dernekle ilgili bir konuşmamızda sitede 40.000 üzerinde kayıtlı üye, 20.000 civarında aktif üye, günlük ortalama 15.000 üzerinde tıklama olduğunu söyleyince (bu bilgiler yöneticilerden alınmıştır.) şaşırdı ve etkilendi.
Yazdıklarımda maalesef hatırlayamadığım, eksik not aldığım veya atlamış olabileceği yerler vardır. Bunlar yoruma, eklemeye ve düzeltmeye açıktır.
Seminerde direk ve çevirmeni dinlemeden not aldım. Bir kısmını konuşmalarından, bir kısmını da slaytlardan aldım. Aldığım notları tamamen kendi algılarıma göre önemli olduğunu düşündüğüm noktaları ve ana başlıkları içerecek şekilde yazdım. Aşağıda yazdığım notları bu yorumuma göre değerlendirebilirsiniz.
----------------------------------------------------------------------------------------------
Ad Konings 40 yıl önce malawi besleyerek hobiye başlamış. Şu an balık beslemiyor ve akvaryumu yok. Ancak her yıl ve yılda üç kere keşif gezilerine gidiyor. Son akvaryumunu dört yıl önce eşinin de isteği üzerine kaldırmış.
Malawi, Tanganyika ve Orta Amerika Cichlidleri üzerine uzmanlaşmış. Maalesef Güney Amerika cichlidleri hakkında yorum yapmadı ve fazla deneyimi olmadığını belirtti.
* 2000'den fazla cichlid türü varmış.
* Malawi'de en son 855 tür olduğunu belirtti. Sohbet sırasında geriye çok fazla keşfedilecek tür kalmadığına dair bir yorum yaptı. Çok derinlerde olan türlerin henüz keşfedilmemiş olabileceğini söyledi.
* Cichlidlerde iki çene olduğu, birinin önde ve görünen çene, diğerinin ise balığın gırtlağında üçgen biçiminde yer aldığını söyledi. Footoğraflarla gösterdi.
* Cichlidlerin genel olarak yavrularına bakan bir tür olduğunu belirtti. Ancak seminerin ileri kısımlarında bunun farklılıklarına da değindi.
* Cihclidlerde tek burun deliği olduğu ve bunun ayırt edici bir özellik olduğunu belirtti.
* Yan (Lateral) çizginin "bölünmüş" yapıda olduğunu söyledi ve gösterdi.
* Amerikan cichlidleri hakkında özellikle "Texas Cichlid" ile ilgili bir yorum yaptı ama maalesef detayını kaçırmışım. Hatırlayan varsa ekleyebilir.
* Cichlidlerin boylarının 3 cm ile 70 cm arasında değiştiğini, aslında 70 cm üzerine de çıkabileceğini söyledi.
* Balıkların "kafa" yapmasının farklı sebepleri olduğundan bahsetti. Kafanın içerisinde kas olmadığını, yağ ve kıkırdak dokudan oluştuğunu belirtti. Kafa oluşturmanın nedenlerinin rekabet, bölgecilik, cinsel çekicilik gbi nedenleri olduğunu, akvaryumlarda tek tutulan erkeklerin kafa yapmadığı veya varsa bunun zamanla yokolabildiğini de belirtti. Bazı türlerin "dönemsel" olarak kafa yaptığını ve sonra kaybolduğunu, özellikle bazı orta amerika cichlidlerinde bu durumun daha belirgin olduğunu söyledi.
* Kalın dudakların özellikle avcı balıklarda avının saklandığı kaya kovuğunu çevreleyip (bir anlamda mühürleyip) kaçışını engellediğini, sonra o kovuğu vakumlayarak emerken avının kaçmasına izin vermediğini belirtti. Dudaklar bu kaçışı engellemek amacıyla yumuşak dokuya sahip, yüzeye yayılabilen ve geniş yapıda oluyormuş.
* Bazı türler dudaklarını ileri doğru uzatabiliyormuş. Bunu ya kumu emebilmek ya da avını yakalayabilmek için yapıyorlarmış.
Beslenme:
Belli başlıklar altında toplanmış türler olarak ele aldı. Listesinde besin türleri başlık olarak yer alıyordu. Balıkların yaklaşık %75'i alglerle (yosunlarla) besleniyormuş.
* Mud (Micro Organism) - Çamur (Mikro Organizmalar)
Çamurlu ortamlarda yaşayan türler için geçerliymiş. Çamurda yer alan mikro organizmalarla beslendiklerini belirtti.
* Sponges - Mantarlar
(Maalesef bununla ilgili not almamışım. Ya önemli bir şey yoktu veya ben kaçırdım.)
* Algae - Epilithic Algae (Yosun - Kaya Yosunları)
Kayaların üzerinde oluşan yosunlar ve bunlarla beslenen balıklar olarak bir sınıf olduğunu söyledi.
* Algae - Epiphytic Algae (Yosun - Bitki Yosunları)
Bitkiler üzerinde gelişen yosunlar ve bunlarla beslenen balıklar olarak bir sınıf olduğunu söyledi.
* Algae - Plankton (Yosun - Plankton)
Suda serbest şekilde dolaşan minik yosunlar, planktonlar ve bunlarla beslenen balıklar olarak bir sınıf olduğunu söyledi. Yerliler "plankton yiyen" anlamına gelen "udaha" diyorlarmış.
* Higher Plants / Fruits
(Bu konuda da notlarım eksik kaldı. Yalnız tam bu bölümde balık yumurtası, kurt veya ne bulsa yiyen türler olduğuna dair not almışım. Sanırım bu gruptaki balıklar pek çok şey yiyor.)
* Crustaceans / Insect Larvae - (Kabuklular / Böcek Larvası)
- Sonar Feeding (Sonar türü beslenme): Bu türdeki balıklar dibi sonar gibi tarayıp 1-2 mm salyangozları bulup yiyormuş.
- Pebble Pushing (Taş İttirenler): Ufak taşları yerinden oynatıp altına bakan ve oradan bulduğu böcekler ve larvaları ile beslenen balıklarmış.
- Blasting (Üfleyenler): Kumu üfleyerek altından çıkanları bulup yiyen balıklarmış.
* Invertabrates / Parasites - Cleaning
Bu gruba giren balık henüz küçükken daha büyük balıkların üzerinde olan parazitleri yiyerek onları temizliyormuş. Diğer balıklar da bunu yapabilmesi için özellikle gelip oan izin veriyormuş.
Aynı balık büyüdüğünde ise kedi balıklarının derisini yiyerek besleniyormuş.
* Fish - Eggs (Balık Yumurtası)
Balıkların yumurtalarını yiyerek beslenen balıklar bu gruba giriyor.
* Fish - Larvae (Balık Larvası)
Balıklardan ağızda büyütenlerin etrafında olup kimi zaman ağzına alttan vurarak, kimi zaman ise kafasına üstten vurarak larvaları kusmasını sağlayıp, kustuklarını tekrar geri almasına fırsat vermeden yiyerek beslenen balıklar bu gruptaymış.
* Fish - Fry (Yavru Balık)
Etraftaki yavru balıkları avlayarak beslenen balıklar bu gruba giriyor.
* Fish - Classical Piscivore (Balık - Klasik Balık Yiyenler)
Başka balıkları yiyerek beslenenler bu gruba giriyor.
* Fish - Scale (Balık - Pul)
Balıkların pulları ile beslenen türler bu gruba giriyor. Sadece pullara saldırıp besleniyorlar ama balığa zarar vermiyorlar. Balığın pulları yeniden çıkıyor ve yeniden yiyebiliyorlar.
Bu gruptaki bir balık için özel bir örnek verdi. Akvaryumda bir japon balığını koymuşlar. Balık japona sert bir şekilde ve yarım saniyeden kısa sürede vurup gitmiş. O hareketle bile japon balığının bir tarafında pul kalmamış. Ağır çekimde hareketi izlediklerinde yarım saniyeden kısa süren harekette japonun pullarını nasıl hızla yediğini görmüşler. Dışarıdan ise sadece vurkaç gibi görünüyormuş.
* Fish - Cheater Predator (Balık - Taklitçi Avcı)
Balıkla beslenmesine rağmen avlarını ürkütmeden yaklaşabilmek için otçul beslenen balıkların hareketlerini taklit eden, avı yanına yanaştığında ani hamle ile yakalayıp yiyen balıklarmış.
Bir başka balık türü de ölü taklidi yaparak yavru balıkları kendine çekip sonra da ani bir hareketle yakalayıp yiyormuş. Videosunu bile izledik.
* Fish - Fins (Balık - Yüzgeç)
Balıkların yüzgeçleri ile beslenen türdeki balıklarmış. Özellikle kavga eden erkeklerin yakınında olup onları uyandırmadan hızla vurup kaçarak yüzgeçlerini yiyorlarmış. Kavga eden erkekler ise diğerinin vurduğunu sanıyormuş.
* Fish - Secretions (Glancing) (Balık - Salgı (Parıldayan))
Discuslarda yavrularını vücudundan salgıladığı mukoza ile beslemesini bu türde beslenmeye örnek olarak gösterdi.
Renkler:
* Bireysel renk farklılıklarının anlık havasına, gelişimine ve cinsiyetine bağlı olduğunu söyledi.
* Kavga veya savunma durumlarında renk farklılığı olabilmekteymiş.
* Yavru bakarken farklı normal zamanda farklı renklerde olabildiklerine dair çeşitli örnekler verdi.
* Cinsiyetten dolayı renk farklılaşması olabildiğini söyledi.
* Polychromatism (Çok renklilik)
Bu konu için bir kaç örnek verdi. Altın renkli olma durumu, Orange Blotch (OB) (yani bizde calico veya marble diye bilinen özellik) ve bir türdeki mavi veya sarı kuyruk durumlarını gösterdi.
* Coğrafi çeşitlilik nedeniyle renk farkları olabildiğine değindi.
Habitat - Ortam:
Cichlidler için bazı aşırı ortamların olabildiği ve bunlara rağmen hala bazı tür balıkların yaşayabildiğini söyledi.
* Güney Amerika'da Amazon'un kollarından biri olan Rio Negro'da Black Water (Siyah Su) olarak geçen kısımda pH 3.5 ve iletkenlik 10 mS'ten düşük olabiliyormuş.
* Kenya'da Natron Gölünde (ki bu göl bir tuz gölüymüş) pH 10.8, iletkenlik 160.000 mS üzeri ve sıcaklıkta 46 C olabiliyormuş.
Yavaş akan nehirler ve Hızlı akan nehirler ile göller olarak bir sınıflandırma yaptı.
Taban yapısını kaya, kum, kabuklar ve bitkiler olarak dört ayrı grupta listeledi.
(Lafın arasında yakalanan balıkların belirli bir derinlikten yakalandığını ve ancak basınç adaptasyonu sonrası akvaryuma konabileceğini belirtti.)
Slyangozlar öldüğünde genelde sudaki akıntı, düşük pH ve benzeri nedenlerle kısa sürede eriyip gidiyormuş. Ancak Tanganyika'da pH 9.2 ve bu yüzden özel salyangozların kabukları dipte erimeden durabiliyormuş. Bu kabuklardan 2 m derinlikten toplanan bazılarının yaşını ölçmüşler. 1600 yaşında olan kabuk bile bulmuşlar. Daha derinlerde çok daha eskilerinin olabileceğini söyledi.
Bu açıklamalardan sonra balıkların üreme türlerine göre sınıflandırıp bahsetmeye başladı.
* Sand Dwellers (Kum Sakinleri)
Erkekler kumda büyükçe krater gibi yuvalar yapıyorlar. Dişiler işi garantiye almak ve döl çeşitliliği elde etmek üzere bir çok erkeği ziyaret ediyormuş.
* Open Substrate Brooders (Açık Tabanda Üreyenler) (Not:Brooder kelimesinin anlamı "Kuluçka Makinesi" olarak geçiyor).
Yumurtalarını açık tabanlara döküp sonra kuluçka amaçlı ağzına alıyorlarmış. Yumurtaları hem dişi hem de erkek koruyor.
* Cave Brooders (Mağaralarda üreyenler)
Kayalıklardaki yarıkların içerisinde üreyip genelde mağaranın tavanına yumurtalarını diziyorlarmış. Mağaranın veya yarığın ağzı dar olduğundan girişini koruyarak hem yumurtaları hem de daha sonra yavruları çok rahat koruyorlarmış. Örnek olarak Frontosa'yı gösterdi.
* Transport Brooders (Geçişli Üreyenler)
* Delayed Mouth Brooders (Gecikmeli ağızda kuluçka yapanlar)
Önce yumurtalarını döküp yavruların çıkmasını bekleyip sonradan yavruları ağzında büyütüyorlarmış.
* Biparental Mouth Brooders (Çift Ebeveynli Ağızda Kuluçka yapanlar)
Hem dişi hem de erkek ağzında kuluçka yapan türlermiş. Önce dişi 7-10 gün, sonra erkek 7-10 gün ağzında kuluçka yapıyor ve ardından yavru çıkıyormuş. Ama bir kere devrettikten veya ağzından çıkardıktan sonra tekrar ağzına almıyorlar.
* Paternal Mouth Brooders (Erkek ağızda kuluçka yapanlar)
Sadece erkek ağzında kuluçka yaparak yavruların çıkmasını sağlayan türlermiş.
* Maternal Mouth Brooders (Dişi ağızda kuluçka yapanlar)
Sadece dişi ağzında kuluçka yaparak yavruların çıkmasını sağlayan türlermiş.
Bu son grubun bağlantılı notları olarak iki detay yazmış ama maalesef bilgileri tam yazamamıştım. Yine de ekleyeceğim. Hatırlayıp açıklayabilecekler için bir referans olur.
* Polygamus (External Fertilization) - Çok eşlilik (dışarıda döllenme)
* Emantopus Melanogenys (Tanganyika)
Yukarıdaki notlar seminer sırasında aldığım notlardı.
Seminer dışı sohbetlerde de bazı konuları sorma ve konuşma fırsatını bulduk. Soru cevap kısmında bazı soruların cevaplarını ilk ağızdan öğrendik.
* OB özelliğinin cinsiyeti belirleyici türde bir özellik olduğu ve genelde dişilerde olduğunu söyledi.
* "Göle balık salmak" konusunda bir kaç soru sordum. Sorun olup olmayacağını veya esasen bunun gerçekte olup olmadığını sordum. Göle civarındakilerin akvaryumu bile olmadığını söyledi. Ancak bu sorumla ilgili sohbet ederken bir dönem Hong Kong'lu birisinin balıkların suyunu göle dökerken yanlışlıkla bir salyangoz türünü de göle karıştırdığını, o salyangozun eşeysiz (yani dişi erkek ayrımı olmadan) üreyebildiğini, hızla çoğaldığını belirtti. Şu an belirli bölgelerde metrekarede 300.000 salyangoz olduğunu, bunun gölü kötü etkilediğini paylaştı. Helena benzeri bir tür ile çözülemez mi diye sorunca metrekarede 300.000 adet olunca bir işe yaramaz gibi bir yorum yaptı.
* Akvaryum hacminin öneminden çok suyun kalitesinin önemli olduğuna değindi. Eğer yapılabilirse sürekli akarak değişen bir su ve sabit dengeli ufak bir akvaryumda bile balıkların düzgün gelişebileceğini söyledi.
* Su değişimi için haftalık %60 gibi bir oran telaffuz etti ama mümkünse bunun daha arttırılmasını önerdi. Tek seferde değil günlere bölünmüş şekilde yapılmak üzere, yani mesela 2 günde bir %20 olacak şekilde, planlanması yerinde olur.
* Dişi erkek oranı hakkında konuşurken eski bir akvaryumunda 2 metreli alanın bir tarafında bir erkeğin diğer tarafında ikinci erkeğin bölge edindiğini, en fazla bu kadar erkek olduğunu söyledi.
* Frontosalarla ilgili bir soru üzerine tek baskın erkek olmasını, ikinci erkeğin daha ufak ve bir anlamda yedek olarak bulundurulabileceğini söyledi.
* Klasik bilgilerimize göre cichlidlerin bitkilide olmayacağı, bitkileri yediği ve dağıttığı, yapıldığı takdirde sıkıntı yaratıp yaratmayacağını sordum. Bitkili cichlid akvaryumu kavramının cichlidlerin doğası ile bağdaşmadığını, cichlidlerin bitki yemediğini, sadece üzerindeki yosunları yediğini, aşırı hareket ve kumu kazma eğilimni nedeniyle sık bir şekilde bitkileri yerinden söktükleri, akvaryum sahibine sürekli düzenleme gereksinimi getirdiğini söyledi.
Bitkili yapılmak istenirse bitkilerin kayaların arasına sıkıştırılması, vantuzlarla tuturulması, ip-misina ile sarılarak taşlara bağlanması gibi örnekler verdi.
* Etçil balıkların hemen her türlü beslenebildiği ancak otçul balıkların etçil yemlerle beslendiği takdirde uzun bağırsak yapısı içerisinde bu yemlerin tıkanıklık yaparak bloat'a yol açabildiğini belirtti.
* Balıkların doğada ortalama 3-4 yıl yaşadığını ama akvaryumlarda çok daha uzun sürelerle yaşatılabildiğini söyledi. Yine doğada balıkların yüzgeçlerinin kavgalar ve beslenme şartları nedeniyle çok gelişemediğini, buna karşılık akvaryumlardaki beslenme şekilleri, kavgasız ortamlar, özel bakımlar sayesinde neredeyse tül kuyruk gibi olduklarını söyledi.
* Balıkların yavrularının cinsiyet oranının normal şartlarda eşit olduğu ama sıcaklık ve pH değerlerinin azalması veya artmasına bağlı olarak dişilerin veya erkeklerin fazla olabileceğini belirtti. Bu konuda forumda bir yazı vardı. PH'ın cinsiyet üzerine etkileri gibi bir yazı olması lazım. Bilen paylaşabilir.
* Doğada çaprazlanmanın çok az olduğu ancak akvaryumlarda bir araya konan balıklar nedeniyle daha fazla çaprazlanma ile karşılaşıldığını belirtti.
* 70 cm olan cichlid hakkında bahsederken "tadını en sevdiği balık" olduğunu da söyledi.
* Site ve dernekle ilgili bir konuşmamızda sitede 40.000 üzerinde kayıtlı üye, 20.000 civarında aktif üye, günlük ortalama 15.000 üzerinde tıklama olduğunu söyleyince (bu bilgiler yöneticilerden alınmıştır.) şaşırdı ve etkilendi.
Beğenenler: [T]174072,ryzend[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 13:43
Köksal Bey,şu ana kadar ki en kapsamlı bilgileri paylaştınız.Çok teşekkür ederim.Ben gibi gelmek isteyipte gelemeyenler için bu başlık gerçekten çok yararlı olacak.Çok şaşırdığım olağanüstü davranışların olduğunu ilk defa görüyorum.Başlık altına bilgi paylaşımı yapan herkese de çok teşekkür ediyorum.Üniversitedeki sınavlarım nedeniyle ne kadar çok istesem de gelemedim.İnşallah belki bir 5-10 sene sonra kendisini tekrar ülkemize davet ederiz.
Saygılarımla,
Saygılarımla,
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 14:03
Köksal kardeşim;
Murat kardeşimin dediği gibi en kapsamlı bilgilerdi paylaşımın için teşekkürler. Diğer arkadaşlardanda aynı güzellikte paylaşımlarını bekliyoruz gerçeten aydınlatıcı bilgiler.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 14:22
[QUOTE=cihangir]Köksal kardeşim;
Aslında hemen ertesi gün paylaşacaktım ama özel nedenlerle zaman bulamadım. Ancak toparladım. Bu arada şaka maka 5 sayfa not almışım. Ayrıca kafamda kalan konuşmalar da vardı. Doğan'ın paylaştığı resim konusunda son eklenen fotolardan "Ablukaya aldık" diye geçen kısımda sağımda Refet solumda Uğur (reis) sorulara boğuyorduk. Yine de boğulmuş gibi değil zevkle ve istekle soruları cevapladı. Paylaştığım bir takım bilgiler de bu ve benzeri sohbetlerden çıkan notlardır.
Sanırım katılanlar arasında konuşulanları üç aşağı beş yukarı anlayanlar vardır ama direk ingilizce sohbet edebilecekler 4-5 kişi ile sınırlıydı. Ben de bu kişilerden biri olarak fırsatı değerlendirdim. Sohbetlerde ingilizce bilmeyenler için elimden geldiği kadar çevirmeye çalıştım.
Diğer kişilerin özellikle benim hatırlayamadığımı belirttiğim konularda yazması bana da yarar sağlayacaktır. Ben de unuttuklarımı hatırlar veya atladıklarımı öğrenmiş olurum.
[QUOTE=realaxoy][QUOTE=ahbeabi]
Sohbet ederken soruyu aynen bu mantıkla sormuştum. Sonrasında laf biraz döndü dolaştı ve Ad Konings bu bilgiyi paylaştı. Konunun yapay çözümle bile bir yere varamayacağı gibi kötümser bir yorumu oldu. Ana yazımda bununla ilgili bir iki satır da ekledim.
[QUOTE=cindo77]Arkadaşlar benim bu kadar yazılanlardan sonra benim aklımda kalan AD KONİNG,S ağzından duyduğum akvaryumda balığın yaşamasında lt nin deyilde su kalitesinin önemli olduğu ve su değişimindeki hassasiyet sanırım ayda % 60 su değişimi yapılması gerektiğini söyledi benim aklımdada bu vardı gelmeyen arkadaşlara inşallah yardımı olur..[/QUOTE]
Buradaki %60 su değişimi ayda değil haftada olacak. Notlarımda yazmıştım ama bakarken düzeltme gereği gördüm. Su kalitesine gelince, sürekli ve düzenli yükse oranda su değişimi yapma imkanı herkeste olmadığından yüksek hacim ister istemez devreye giriyor. Ama eğer yapabiliyorsanız bir taraftan diğer tarafa sürekli akıntı sağlayarak ufacık akvaryumda bile kocaman boylara büyütebileceğinizi söylüyor. Ama diğer taraftan da balığın hareketliliğini göz önüne alarak işin diğer yönünden uygun olmayacağını da belirtiyor.
Sonuçta balıklar belirli bir hareket alanına ihtiyaç duyar. Su kalitesi önemli olduğu kadar bölge için alan da önemlidir. Bu da geniş alan ve dolayısıyla yüksek hacim demektir.
Uğur'un (reis) sorduğu hacim mi taban alanı mı sorusuna aslında çok da farketmez gibi bir cevap verdi. Yine de idealde yeterli hacim olmalıymış ve mümkünse geniş taban alanı daha uygunmuş.
[QUOTE=Emin_Paşa]Kilesanın ömrü gerçekden 3-4 yıl kadarmış. gerçekden üzücü bir durum ve benim kilesaların 2 yıl ömrü kaldı.[/QUOTE]
3-4 yıl ömür kavramı doğadaki besin kaynaklarının azlığı, rekabet ve daha bir çok nedenden ötürü ortalama bir süreymiş. Buna karşılık akvaryumlarda çok daha uzun sürelerle yaşadıklarını söylemişti. Sadece bu balık değil diğer tüm balıklar için benzer durum geçerliymiş. Akvaryumdaki ömürleri ve boyları, bakım şartları sayesinde, çok daha fazla oluyormuş.
kgurkan 2010-06-23 15:59:15
Murat kardeşimin dediği gibi en kapsamlı bilgilerdi paylaşımın için teşekkürler. Diğer arkadaşlardanda aynı güzellikte paylaşımlarını bekliyoruz gerçeten aydınlatıcı bilgiler.
[/QUOTE]Aslında hemen ertesi gün paylaşacaktım ama özel nedenlerle zaman bulamadım. Ancak toparladım. Bu arada şaka maka 5 sayfa not almışım. Ayrıca kafamda kalan konuşmalar da vardı. Doğan'ın paylaştığı resim konusunda son eklenen fotolardan "Ablukaya aldık" diye geçen kısımda sağımda Refet solumda Uğur (reis) sorulara boğuyorduk. Yine de boğulmuş gibi değil zevkle ve istekle soruları cevapladı. Paylaştığım bir takım bilgiler de bu ve benzeri sohbetlerden çıkan notlardır.
Sanırım katılanlar arasında konuşulanları üç aşağı beş yukarı anlayanlar vardır ama direk ingilizce sohbet edebilecekler 4-5 kişi ile sınırlıydı. Ben de bu kişilerden biri olarak fırsatı değerlendirdim. Sohbetlerde ingilizce bilmeyenler için elimden geldiği kadar çevirmeye çalıştım.
Diğer kişilerin özellikle benim hatırlayamadığımı belirttiğim konularda yazması bana da yarar sağlayacaktır. Ben de unuttuklarımı hatırlar veya atladıklarımı öğrenmiş olurum.
[QUOTE=realaxoy][QUOTE=ahbeabi]
Çok basit bir örnek;
Hong Kong'dan getirildiği sanılan ve muhtemelen bitkilerle birlikte gelmiş bir salyangoz çeşidinin göl suyuna karıştığını, tüm yerel türlerin yaşam şartlarını zorladığını bazılarını yokettiğini, gölde balıkların tüketebileceğinden çok daha fazla bir salyangoz populasyonu oluştuğunu ve günden güne arttığını, biliyor muydunuz?
Ben Konings'den öğrendim.
[/QUOTE]
Sanırım bu örnekten de anlaşılabileceği gibi göle balık salmak başlığı altında tartışılan konu çok önemli. Yanlışlıkla da olsa yapılacak bir eklemenin sonuçları çok ağır olabilir.
[/QUOTE]Sohbet ederken soruyu aynen bu mantıkla sormuştum. Sonrasında laf biraz döndü dolaştı ve Ad Konings bu bilgiyi paylaştı. Konunun yapay çözümle bile bir yere varamayacağı gibi kötümser bir yorumu oldu. Ana yazımda bununla ilgili bir iki satır da ekledim.
[QUOTE=cindo77]Arkadaşlar benim bu kadar yazılanlardan sonra benim aklımda kalan AD KONİNG,S ağzından duyduğum akvaryumda balığın yaşamasında lt nin deyilde su kalitesinin önemli olduğu ve su değişimindeki hassasiyet sanırım ayda % 60 su değişimi yapılması gerektiğini söyledi benim aklımdada bu vardı gelmeyen arkadaşlara inşallah yardımı olur..[/QUOTE]
Buradaki %60 su değişimi ayda değil haftada olacak. Notlarımda yazmıştım ama bakarken düzeltme gereği gördüm. Su kalitesine gelince, sürekli ve düzenli yükse oranda su değişimi yapma imkanı herkeste olmadığından yüksek hacim ister istemez devreye giriyor. Ama eğer yapabiliyorsanız bir taraftan diğer tarafa sürekli akıntı sağlayarak ufacık akvaryumda bile kocaman boylara büyütebileceğinizi söylüyor. Ama diğer taraftan da balığın hareketliliğini göz önüne alarak işin diğer yönünden uygun olmayacağını da belirtiyor.
Sonuçta balıklar belirli bir hareket alanına ihtiyaç duyar. Su kalitesi önemli olduğu kadar bölge için alan da önemlidir. Bu da geniş alan ve dolayısıyla yüksek hacim demektir.
Uğur'un (reis) sorduğu hacim mi taban alanı mı sorusuna aslında çok da farketmez gibi bir cevap verdi. Yine de idealde yeterli hacim olmalıymış ve mümkünse geniş taban alanı daha uygunmuş.
[QUOTE=Emin_Paşa]Kilesanın ömrü gerçekden 3-4 yıl kadarmış. gerçekden üzücü bir durum ve benim kilesaların 2 yıl ömrü kaldı.[/QUOTE]
3-4 yıl ömür kavramı doğadaki besin kaynaklarının azlığı, rekabet ve daha bir çok nedenden ötürü ortalama bir süreymiş. Buna karşılık akvaryumlarda çok daha uzun sürelerle yaşadıklarını söylemişti. Sadece bu balık değil diğer tüm balıklar için benzer durum geçerliymiş. Akvaryumdaki ömürleri ve boyları, bakım şartları sayesinde, çok daha fazla oluyormuş.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 15:27
[QUOTE=cihangir]Demekki bazı doğru bildiklerimiz tam yanlış demiyorumda, imkan sağlanırsa mesala 300+ gerek yok.[/QUOTE]
300 litre ezberlenmiş bir laftır. 300 litreye 30 tane yunus koyarsan olmaz. 300 litreye sadece 1e3d yunus koyup filtreleme yapmaz ve su değiştirmezsen yine olmaz.
Ama daha aşağı hacimlerde veya dar alana sahip akvaryumlarda bir süre sonra hakkıyla bakım yapılmayacağından çok kısa zamanda sorunlarla karşılaşılır. 300 litre ve üzeri olanlarda en azından su fazla ve yer geniş olduğu için biraz daha tolerans var.
Sonuçta hangi hacim olursa olsun yeterli bakım olmazsa hiçbirinde olmaz. Ama küçük olan akvaryumlarda, sanıldığının aksine, büyük olanların iki katı hatta daha fazla uğraş gereklidir.
kgurkan 2010-06-23 16:00:03
300 litre ezberlenmiş bir laftır. 300 litreye 30 tane yunus koyarsan olmaz. 300 litreye sadece 1e3d yunus koyup filtreleme yapmaz ve su değiştirmezsen yine olmaz.
Ama daha aşağı hacimlerde veya dar alana sahip akvaryumlarda bir süre sonra hakkıyla bakım yapılmayacağından çok kısa zamanda sorunlarla karşılaşılır. 300 litre ve üzeri olanlarda en azından su fazla ve yer geniş olduğu için biraz daha tolerans var.
Sonuçta hangi hacim olursa olsun yeterli bakım olmazsa hiçbirinde olmaz. Ama küçük olan akvaryumlarda, sanıldığının aksine, büyük olanların iki katı hatta daha fazla uğraş gereklidir.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 16:08
[QUOTE=kgurkan]
[QUOTE=cihangir]Demekki bazı doğru bildiklerimiz tam yanlış demiyorumda, imkan sağlanırsa mesala 300+ gerek yok.[/QUOTE]
300 litre ezberlenmiş bir laftır. 300 litreye 30 tane yunus koyarsan olmaz. 300 litreye sadece 1e3d yunus koyup filtreleme yapmaz ve su değiştirmezsen yine olmaz.
Ama daha aşağı hacimlerde veya dar alana sahip akvaryumlarda bir süre sonra hakkıyla bakım yapılmayacağından çok kısa zamanda sorunlarla karşılaşılır. 300 litre ve üzeri olanlarda en azından su fazla ve yer geniş olduğu için biraz daha tolerans var.
Sonuçta hangi hacim olursa olsun yeterli bakım olmazsa hiçbirinde olmaz. Ama küçük olan akvaryumlarda, sanıldığının aksine, büyük olanların iki katı hatta daha fazla uğraş gereklidir.
[/QUOTE]
Ayrıca balıklara mümkün olduğunca çok alan sağlanması balıkların sağlığı açısından önemli. Hatta Ad Konings, kusturma ile ilgili bir soruya balıkları ne amaçla baktığınıza göre değişir diye cevap vermişti. Eğer balıkların doğal ortama yakın davranış biçimleri sergilemesini istiyor, doğal bir ortam oluşturmaya çalışıyorsak mümkün olduğunca geniş alan sağlamamız lazım. Yoksa balıkları hücre hapsine atmaksa niyetimiz söylenecek hiç birşeyin faydası yok zaten.
300 litre ezberlenmiş bir laftır. 300 litreye 30 tane yunus koyarsan olmaz. 300 litreye sadece 1e3d yunus koyup filtreleme yapmaz ve su değiştirmezsen yine olmaz.
Ama daha aşağı hacimlerde veya dar alana sahip akvaryumlarda bir süre sonra hakkıyla bakım yapılmayacağından çok kısa zamanda sorunlarla karşılaşılır. 300 litre ve üzeri olanlarda en azından su fazla ve yer geniş olduğu için biraz daha tolerans var.
Sonuçta hangi hacim olursa olsun yeterli bakım olmazsa hiçbirinde olmaz. Ama küçük olan akvaryumlarda, sanıldığının aksine, büyük olanların iki katı hatta daha fazla uğraş gereklidir.
[/QUOTE]
Ayrıca balıklara mümkün olduğunca çok alan sağlanması balıkların sağlığı açısından önemli. Hatta Ad Konings, kusturma ile ilgili bir soruya balıkları ne amaçla baktığınıza göre değişir diye cevap vermişti. Eğer balıkların doğal ortama yakın davranış biçimleri sergilemesini istiyor, doğal bir ortam oluşturmaya çalışıyorsak mümkün olduğunca geniş alan sağlamamız lazım. Yoksa balıkları hücre hapsine atmaksa niyetimiz söylenecek hiç birşeyin faydası yok zaten.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 17:51
[QUOTE=kgurkan]
* Amerikan cichlidleri hakkında özellikle "Texas Cichlid" ile ilgili bir yorum yaptı ama maalesef detayını kaçırmışım. Hatırlayan varsa ekleyebilir.
[/QUOTE]
Hatırladığım kadarıyla Texas cichlid'in yumurtalarını koruma şeklini ilginç buluyordu. Şöyle demişti;
Bu türün doğada yumurtalarını koruma şekli oldukça ilginçtir. Kendilerine güvenli bir yer seçip yumurtalarını bırakırlar. Dişi yumurtaların yakın korumalığını üstlenir, erkek balık çevre güvenliğini.. Aslında erkek balık dişiden daha büyüktür fakat fotoğraf çekmek için yaklaştığımda nedense oradan ilk kaçan erkek balık oluyor. Dişi balık orada kalıp tek başına yumurtlarını koruma devam etti.. (ekranda bahsi geçen dişi balığın fotoğrafı vardı) Yumurtalar 3 gün sonra larvaya dönüşürler. Bu 3 gün içinde çift yumurtaların yerini sürekli olarak değiştirir. Başka başka yerlerle taşır. Doğada avcı balıkların yumurta kokusunu alması uzun sürmez. Eğer yumurtalar 3 gün boyunca sabit kalsaydı yumurtaların kokusu etrafa yayılırdı ve yumurta yiyen avcı balıkların hedefi olurdu. Bu balıklar yumurtalarını sürekli olarak bir yerden başka yere taşıyorlar. Böylece yumurtaların kokusu avcı balıklara ulaşmamış oluyor. Ulaşsa bile onlar gidip eski yeri buluyorlar fakat yumurtalar başka yerde güvende oluyor. [(:]
(bir kaç farklı fotoğrafla anlatılmıştı. Yumurtalar, yavrular ve balıkların değiştirdiği yuvalar gösterilmişti) Duyduğum gibi aynı şekilde Ad konings'in cümleleriyle anlatmaya çalıştım.
dr.aqua 2010-06-23 17:56:33
* Amerikan cichlidleri hakkında özellikle "Texas Cichlid" ile ilgili bir yorum yaptı ama maalesef detayını kaçırmışım. Hatırlayan varsa ekleyebilir.
[/QUOTE]
Hatırladığım kadarıyla Texas cichlid'in yumurtalarını koruma şeklini ilginç buluyordu. Şöyle demişti;
Bu türün doğada yumurtalarını koruma şekli oldukça ilginçtir. Kendilerine güvenli bir yer seçip yumurtalarını bırakırlar. Dişi yumurtaların yakın korumalığını üstlenir, erkek balık çevre güvenliğini.. Aslında erkek balık dişiden daha büyüktür fakat fotoğraf çekmek için yaklaştığımda nedense oradan ilk kaçan erkek balık oluyor. Dişi balık orada kalıp tek başına yumurtlarını koruma devam etti.. (ekranda bahsi geçen dişi balığın fotoğrafı vardı) Yumurtalar 3 gün sonra larvaya dönüşürler. Bu 3 gün içinde çift yumurtaların yerini sürekli olarak değiştirir. Başka başka yerlerle taşır. Doğada avcı balıkların yumurta kokusunu alması uzun sürmez. Eğer yumurtalar 3 gün boyunca sabit kalsaydı yumurtaların kokusu etrafa yayılırdı ve yumurta yiyen avcı balıkların hedefi olurdu. Bu balıklar yumurtalarını sürekli olarak bir yerden başka yere taşıyorlar. Böylece yumurtaların kokusu avcı balıklara ulaşmamış oluyor. Ulaşsa bile onlar gidip eski yeri buluyorlar fakat yumurtalar başka yerde güvende oluyor. [(:]
(bir kaç farklı fotoğrafla anlatılmıştı. Yumurtalar, yavrular ve balıkların değiştirdiği yuvalar gösterilmişti) Duyduğum gibi aynı şekilde Ad konings'in cümleleriyle anlatmaya çalıştım.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 17:55
Ümit kardeşim inan her şeyi noktasından virgülüne kadar hatırlıyorsun inşallah bir ömür boyu hafızan hep böyle kuvvetli ve güçlü kalır yazını okurken birden kendimi seminerde sandım helal olsun..
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 18:56
[QUOTE=comdur]
Lake Barombide yaşayan latice ismi Pungu maclareni sünger ile beslendigini
Malawide Docimodus evelynae diger balıkların parazitlerini temizleyerek yaşamını sürdügünü
Congo Nehrinin derinliklerinde yaşayan kör cichlidlerin oldugunu en yakın 40 metrelerde
görülebildigini Lamprologus ailesine mensup oldugunu
Silikon dudaklı Placidochromis milomo
Balıkların pullarını yiyerek beslenen Plecodus Straeleni
Yüzgeç yiyici balıkların var oldugunu alan kavgası yapan balıkların arasına dalıp süzgeçlerini yiyip
kaçtıgını
Sıradışı çikletlerden Lake Natron yaşayan Alcolopia grahani Ph 10.8 160.000 mic.sim . 46 derecede yaşadıgını
Afrikanın heryerinde ciklet yaşamadıgını Asyada İran ,Hindistan ve bir kaç uzak dogu ülkesinde daha ciklet yaşadıgını
[QUOTE=comdur]
Crenicichla regani bütün Güney Amerikada yaşadıgını ve her bölgeye göre renk,desen,boy farkı oldugunu
[/QUOTE]
Scianechromis fryeri otçul malavi balıklarını taklit edip yavrularını yedigini Ad Konings anlattı
Şimdilik aklımda kalanlar bunlar aklıma geldikçe yazmaya çalışacagım
Saygılar;
[/QUOTE]
Crenicichla regani bu türüden bir süredir beslemek istiyorum ama hiç görmedim ne akvaryumcularda nede hobicilerde Acaba Türkiyede bu balıktan besleyen veya gören oldumu
Bilgi veren bütün arkadaşlar çok teşekkür ederim bu bilgiler ne nette nede kitaplarda mevcut
Lake Barombide yaşayan latice ismi Pungu maclareni sünger ile beslendigini
Malawide Docimodus evelynae diger balıkların parazitlerini temizleyerek yaşamını sürdügünü
Congo Nehrinin derinliklerinde yaşayan kör cichlidlerin oldugunu en yakın 40 metrelerde
görülebildigini Lamprologus ailesine mensup oldugunu
Silikon dudaklı Placidochromis milomo
Balıkların pullarını yiyerek beslenen Plecodus Straeleni
Yüzgeç yiyici balıkların var oldugunu alan kavgası yapan balıkların arasına dalıp süzgeçlerini yiyip
kaçtıgını
Sıradışı çikletlerden Lake Natron yaşayan Alcolopia grahani Ph 10.8 160.000 mic.sim . 46 derecede yaşadıgını
Afrikanın heryerinde ciklet yaşamadıgını Asyada İran ,Hindistan ve bir kaç uzak dogu ülkesinde daha ciklet yaşadıgını
[QUOTE=comdur]
Crenicichla regani bütün Güney Amerikada yaşadıgını ve her bölgeye göre renk,desen,boy farkı oldugunu
[/QUOTE]
Scianechromis fryeri otçul malavi balıklarını taklit edip yavrularını yedigini Ad Konings anlattı
Şimdilik aklımda kalanlar bunlar aklıma geldikçe yazmaya çalışacagım
Saygılar;
[/QUOTE]
Crenicichla regani bu türüden bir süredir beslemek istiyorum ama hiç görmedim ne akvaryumcularda nede hobicilerde Acaba Türkiyede bu balıktan besleyen veya gören oldumu
Bilgi veren bütün arkadaşlar çok teşekkür ederim bu bilgiler ne nette nede kitaplarda mevcut
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Haziran 2010 19:04
Crenicichla Regani gerçekten harika bir balık. 30-40 cm'lik akrabalarının yanında mükemmel bir minyatür gerçtekten. Malesef ülkemizde bulunmamakta Mesut Abi. Tahminime göre özel ithalat/sipariş ile getirtilebilir. aqua_boy 2010-06-23 19:05:15
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 25 Temmuz 2010 13:29
Arkadaşlar şöyle bir göz gezdirdim.Genelde paylaşımınız için teşekkür ederim.İsim yazdırdım.İş sebebi ile gelemedim.Çok üzüldüm.Böyle bir başlıkla paylaşım için çok teşekkür ederim.Hastalıklar konusunda bir anlatım, paylaşım oldu mu?Saygılar.. MUSTAFAYASAR 2010-07-25 13:30:55
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 25 Temmuz 2010 14:18
Uzun şekilde notları paylaştım ve benim yazdıklarım dışında bir başlık yoktu. En kötü ihtimalle bir kaç detayı kaçırmış olabilirim ki onun için de hatırlayan yazsın dedim. Ama başlıklarla ana konuların hiçbirini atlamadan yazdım.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir