ÖZELLİKLER

Kullanıcı Adı:
onuruygun
Kullanıcı Grubu:
Kıdemli Akvarist
Geri Bildirimleri:
Aldığı Beğeni:
265
Hesap Durumu:
Aktif
Durumu:
Çevrim Dışı
Üyelik Tarihi:
30 Temmuz 2006 01:41
Son Ziyaret:
08 Temmuz 2019 20:40
Toplam Mesaj:
7768 [1.16 Gün Ortalaması]
Paylaşım Sayisı:
0 (Son 6 Ay)
İlan Sayisı:

BİLGİLER

Ad Soyad:
onur uygun
Doğum Tarihi:
27 Ekim 1984
Yaş:
40
İl:
Kocaeli
Meslek:
Gereksiz işler uzmanı
Özel Mesaj:
Sohbet Talebi:
Üye Favorile:
Sosyal Medya:

İMZA

[b]Onur UYGUN[/b]

SON 10 MESAJI

Barajda Ağa Takılan İstakoz
Ülkemiz tatlısularındaki pek çok tatlısu canlısı yüksek sıcaklığı sevmez, soğuğa ise belirli bir oranda dayanırlar. (Yine de beslediğimiz tropik türlerle kıyaslarsak soğuğa çok iyi dayanırlar) Doğal ortamındakine benzer su şartları sağlamanızı öneririm ki zaten musluk suyu bu işi muhtemelen görecektir. Bitki ekleyecekseniz bitki seçimini çok iyi yapın. Soğuk suya dayanabilen, özellikle de istakoza dayanabilen bitkiler olsunlar. Birkaç taş vs. ile saklanabileceği alanlar yaparsanız çok iyi olur. İstakozlar genellikle aydınlık ortamı pek sevmez ve saklanacak yer isterler. Yem olarak pek seçici olduğunu söyleyemem. Proteince zengin yemleri tercih edin. Bildiğimiz iri boyutlu ucuz dip yemleri hem beslenme açısından hem de maliyet açısından uygun olur.

Eğer türden kesin olarak eminseniz tehlikedeki bir tür değil demektir. (Bu genustaki türlerin bir kısmı tehdit altındaki, soyu tükenmekte olan türlerdir) Dayanıklıdır, kolay kolay bir şey olmaz ama bahar/yaz ayları gelip havalar ısınınca suyu soğutma şansınız olmayacaksa şimdiden geri bırakın derim.
onuruygun2014-10-08 12:12:02
ölümcül filitre
Tek noktadan emiş yapmadığı ve güçlü akıntıya sebep olmadığı için biraz iri boy pipo filtre öneririm. Tabi canlı yükü fazla değilse...
Bu kurtlar ne ve nereden geldi?
Fotoğraf netliği yüksek değil o yüzden kesin diyemem ama yassı solucan olduğuna neredeyse eminim.

Forumda yassı solucan veya planaria diye arama yaparsanız pek çok konu olması lazım. 
Yoksa Siz Halâ Dip Mi Çekiyorsunuz?
[QUOTE=zupermen]onurr bey bilgilendirme yazınız için teşekkür ederim..

çok naziksiniz uğraşmanız cevap vermeniz  bile size soru sormama engel oluyor..

affınıza sığınarak..

Lakin hala anlamış değilim özür dilerim..

azot bitkilerce doğrudan benim okduğum bilimsel yazılarda alınamayacağı şeklinde..

karbon içinse genlede kömürleşmiş malzemeler ve besin içinde kil kullanılırken neden bu rislik olan üre ekleme yani hayvansal katkı yoluna gittiniz. ki tekrar edeyim azot direk alınamazken.. (Bilimsel kaynaklara göre) Buna karbon da dahil..

bizler tabanı hazırlarken genelde toprak, kil, kömür parçacıları vb.. malzemeler kullanıyoruz. Sizde kullandığınız için tabanda kullanılan toprak zaman içerisinde bitki dikimleri yer değiştirmeleri neticesinde azda olsa problem çıkatmakta,

sorum şu ki ;
İlgilendiğiniz için soruyorum.. taban bitkisi şayet baktıysanız.. dipte oluşan tortu zamanla bitkileri bozma yolunda eğilim göstermeye başlıyor samanla yumak bitkilerin iç bölgelerinde bu bahsi geçen bitki öyle bir avuç eğilde top kadar hayalinizde canlandırınız. özellikle gövdeli bitkilerinde alt yapraklarında bu sorun sizde de  oldu mu.. Dip çekimi yapmadığınız süre içerisinde..

Ben şunda gerçekten hemfikirim.. Taban akvaryumun en önemli kısmı filtreden bile çok çok önemli.. Bunu okumadım sadece gözlemledim.. Lakin tabanın en üst ince bir cm lik kadar kısmını 6-8 ay civarı karıştırmadan ve pislik çekmeden sürekli su kalitesi bozulma zaman aralıkları kısaldı yani ufak bir filtre kullanıyorum içinde de  sadece bir avuç lav kırığı ve elyaf var diyeceğim bu elyaf taban temizliğini yaptığımda bir hafta hatta ilk zamanlar iki hafta giderken belirttiğim süre sonunda filtre iki günde çok daha pis yani sadece elyafı iki yıldır lav kırıklarına dokunmuyorum.. işte bu elyaf pisleniyor ve su rengi değişmeye başlıyor.. anlıyorum ki taban temizlenmeli.. siz bu sorunla nasıl başa çıktınız.. yada sizde de oldumu? Cevap yazarsanız memnun olurum. Konuya girişimde yaz boyunca tabanı çekmediğimi ama akvaryumun su kalitesinin çok bozulduğunu ki tabanı aşa yukarı ocak ayından bu yana ellememişitm. inanırmısınız ışıkların yansıması bile taban değmiyordu su tortusuz ancak kalitesi bozuk.. Bilmem anlatabiliyor muyum yani sorumda anlamadığınız yerleri lütfen sorunuz tekrar...

Tekrar teşekkürler..
[/QUOTE]

Hayri Bey; azotun hangi molekül yapısında ve hangi formda bulunduğu önemli. Bitkinin aldığı azotu nerede kullandığına bakmak lazım. Başka şekillerde de kullanılsa bile temelde basit bakarsak ağırlıklı olarak aminoasit yapımında kullanıyorlar. Sadece aminoasit üzerinden gidelim. Bu aminoasitler de temelde enzim ve protein yapımı vb. işlerde kullanılıyor. Mesela dediğim gibi istisnalar hariç bitkiler N2'yi yani iki azotun birleşip oluşturduğu molekülü kullanamazlar. Çünkü N2 yani sadece iki azot atomundan oluşan molekülü parçalayıp sonra da yerine göre yeterince hidrojen ekleyip aminoasitin karbon zincirine bağlamaları gerekir. Hidrojen eklemesini nitrat(NO3) aldıklarında da yapıyorlar, bu süreçte oksijenler çıkartılıp hidrojen ekleniyor ve NH2 gibi iyonlar önceden hazırlanan karbon zincirine eklenip aminoasit yapılıyor. Şimdi burada sorun şu; bitkiler N2'yi parçalayacak mekanizmadan yoksunlar. O yüzden N2'yi iki adet N atouna parçalayıp hidrojen ekleyemiyorlar. Dolayısı ile NH2 üretilmiyor ve N2 kullanılamaz oluyor. (Dediğim gibi bu mekanizmaya sahip canlılar var, özellikle de mikroskobik canlılar) Eğer bitki azotu ne şekilde alırsa alsın, o azotlu molekülü işleyip NH2 şekline sokabiliyorsa o zaman o azotu kullanabilir. Bizim akvaryumda en sık karşılaştığımız azot kaynakları amonyak(NH3), amonyum(NH4), nitrit(NO2), nitrat(NO3). Ağırlıklı olarak akvaryumda da doğada da bunlar var ve azot kaynağı olarak bu maddeler bitkiler tarafından kullanılıyor. Yani azot kaynağı derken havadaki serbest azotu(N2) değil, bunları da kastediyoruz. Sizin okuduğunuz yayınlarda azot kullanılamaz yazıyorsa o zaman sadece N2 kastedilmiştir. Sanırım benim kasttettiğim anlam ile sizin dediğiniz arasında böyle bir fark var ve ondan yazdıklarım anlaşılmaz oldu.

Azotu ağırlıklı olarak nitrat olarak veriyordum ama üre kullanmamın da önemli bir sebebi var. Azot döngüsünün amonyaktan nitrata ilerleyen nitrifikasyon bölümündeki bakterilerin de besin olarak amonyağa ihtiyacı vardır. Bitki yoğunluğu fazla ise doğal olarak amonyak ortamda çok az bulunuyor ve bitkiler tarafından öncelikli tüketildiğinden nitrifikasyon bakterilerini besleyecek amonyak az kalıyor. Azot eklemesinin bir kısmını üre ile yaparak hem bitkilerin daha verimli kullandığı amonyağı onlara sağlamış oldum hem de olası bir canlı ölümü vs. ile amonyak yükselirse diye nitrifikasyon bakterilerinin nüfusunun çok düşmesini engelledim ki amonyak yükselir de işim düşerse bu bakteriler işini yapıp amonyağın icabına bakabilsin. Yani üre verirken temel hedefim bu idi. Yalnız balık nüfusunun yüksek, bitki nüfusunun az olduğu sistemlerde bunu önermem. Gerek yok, ve dozu iyi ayarlanmazsa zararlı bir yöntem.

Toprak kullanınca bitkileri sökmüyordum, kökleri mümkün olduğunca tabanın derininden bitkiyi öldürmeden kesmem gerekiyordu. Bu konuda size katılıyorum, bitki sökümü çok zor oluyor.

Bende benzer sorunlar olmadı. Sadece birkaç defa bakımı geciktirdiğimden potasyum eksikliğine bağlı olarak eski yapraklarda dökülme yaşadım ve bahsettiğinizin aynısı o zaman oldu. Genelde bu durum potasyum eksikliğinde görülüyor.

Su rengindeki değişmeden kastınız sarımtrak bir renk ise bu genellikle organik asitlerden kaynaklanır. Özellikle de humik ve fulvik asitlerden. Eğer suyunuz yeşilimsi ve anladığım kadarı ile ışık geçirmeyecek düzeylerde ise o zaman yeşil su sorunu olarak anılan sorunla karşı karşıyasınızdır. Bu durumda balık sayısını azaltmak, bitki eklemek, midye ve su piresi gibi suyu süzüp mikroskobik canlılarla beslenen canlılar eklemek başarılı bir çözüm oluyor. Gece vakti bu biyokütle bol oksijen harcayacağından geceleri havalandırma yapmanızı tavsiye ederim. Yeşil su sorununuz varsa bu genellikle mesajımda bahsettiğim gibi dengeli bir madde girişinin olmadığına işarettir. Özellikle yüksek fosfor ve azot seviyeleri olduğunda sıklıkla görülür. Volkanik kayaçları demir içeriği yüksektir, özellikle su değiştirmediğinizde sudaki organik asitlerin miktarı artıp bu volkanik malzemedeki demiri de çözmeye başlar ve demir miktarı da azot ve fosfora beraber artarsa yeşil su sorununu tetikleyebilir.

Bahsettiğim gibi sarımtrak bir renk ise suyun berrak olması lazım. Eğer yeşil su ise özellikle midye ve su piresi en garantili çözümdür. Akvaryum hacmine göre bir veya birkaç tane midye alıp denemenizi öneririm. 1-2 haftaya düzelme görürsünüz. Eğer su rengi bulanık, yani ışık gemesine engel olmaya başlayan bir yeşil veya berrak bir sarı değilse o zaman başka sorun vardır. Onun da çözümü bulunur. 
onuruygun2014-09-21 16:51:50
Yoksa Siz Halâ Dip Mi Çekiyorsunuz?
[QUOTE=zupermen]Azot ve karbon onur bey doğrudur ancak söylediklerinizde anlamadığım.

Bitki toprağı buna bende şahidim. Ancak azot ve karbon hiç derdim olmadı.

Azot ve karbon bitkiler tarafından emilim yapılması için ancak bakteri kültürü yeterli olduğunda bu olabilir yani bitki azotu ve  karbonu direkt alamıyor. Siz azot ekledim diyor ve sağlıklı bakteri kültüründen bahsetmişsiniz bunu anlayamadım.. Sağlıklı bir bakteri kültüründe bitkiler neden azot emilimi yapamadı ve siz ekleseniz de bunu bitkiler direkt alamazlar...Bendeki bilgi bu anlamadım..Açar mısınız?
[/QUOTE]

Hayri Bey; bitki toprağı diye satılan kimi zaman saksı toprağı denen siyah fermante ürün değil kastım, bildiğiniz toprak. Karbon kaynağı olsun diye biraz bundan da ekledim gerçi birkaç avuç ama geri kalanı bildiğiniz toprak.

Ben azot eklemesini azotlu metal bileşikleri(Potasyum nitrat vs.) ve üre ile yapıyordum. Yalnız bunu demişken uyarayım, ürenin çok çok az miktarda kullanılması lazım, yarım saate kalmadan tamamı amonyağa dönüşür ve dikkatli kullanılmazsa önce balıkları sonra da bitkileri öldürür. Bitkiler bu eklemelerde azotu doğrudan alır. Mesela potasyum nitrat eklemesinde azotu nitrat iyonu olarak, üre eklemesinde ise üre bakteriler tarafından bozunduktan sonra amonyak/amonyum olarak alırlar. Bitkilerin azotu doğrudan kullanamadığı durumlar suda ve havada bulunan N2'dir. (Ki baklagiller gibi kimi bitkiler ve siyanolar gibi fotosentetik canlılar bunu da kullanır) Azot eklemesinin sebebi benim bitkilerimin o dönem çok olması ve denitrifikasyonun canavar gibi çalışmasıdır. Ki aslında sağlıklı bir akvaryumda beklenen de biraz budur. Balık yemi ile gelen azot yetmiyordu.

Azot döngüsü iki olaydan dolayı önemli. Birincisi zehirli olan amonyak daha az zehirli olan nitrata çevriliyor. İkincisi ise sudaki fazla nitrat denitrifikasyon basamaklarında N2'ye çevrilip gaz olarak suda çözünüyor ve sonra da su yüzeyinden atmosfere geçiyor ve sudaki azotlu bileşiklerden kurtuluyoruz. Bu süreçlerin hepsi için sudaki CO2 veya kullanılabilir haldeki karbon kaynakları lazım. Özellikle denitrifikasyon ağırlıklı olarak oksijensiz ortamda gerçekleşir. Dip çekimi yapılmıyorsa dışkılar vb. atıklardan geriye kalan tortu zamanla tabanın alt katmanlarına iniyor ve denitrifikasyon yapan bakterilerce karbon kaynağı olarak kullanılıyor. Bu karbon kaynağı az ise bakteriler kolonileşip yüksek nüfusa erişemiyor. Bu sebeple denitrifikasyon isteniyorsa en iyi çözüm kalın taban, tabanın karıştırılmaması ve dip çekimi yapılmamasıdır. 

Karbon döngüsüne gelirsek; burada esas amaç karbon döngüsünün metan basamağı vb. kısımları değil. Karbon döngüsünün tam olarak gerçekleşmesi akvaryum ile de sınırlı değil. Global bir olgu. Akvaryumu gerektiği kadar bu döngüye sokmaya çalışıyoruz. Burada en önemli nokta çürükçüller. Bunlar da bakteri ve mantarlardır. Bu basamağın sağlıklı olması biraz zaman alır ve akvaryuma çok fazla müdahale edilmiyorsa sağlıklı işler. Dışkıların, yaprakların, hayvan ölülerinin(özellikle mikroskobik olanlar), yemlerin ve canlı olup artık canlılığını yitirmiş her şeyin hızlıca çürüme ile yok olmasını isteriz ve bu sürecin mümkün olduğunca sağlıklı işlemesini tabi ki.

Bunun önemli yanı şudur. Hem organik kökenli karbon suda ve özellikle tabanın derin kısımları gibi difüzyonla CO2 alacak yerlerde bolca bulunur ve azot döngüsünü destekler hem çürümekte olan organik malzemelerdeki metaller nispeten şelatlı olarak bulunur. Mesela bu bitkili akvaryumda önemlidir. Mesela nitrat yükseldiğinde sudaki demir; demir nitrat olarak çökmeye başlar. Bu tabanda birikecekken çürükçüllerin bozulmasını sağladığı bitkisel kökenli atıklar(bitkisel yem, yapraklar, dışkılar vs.) hümik ve fulvik asitlerin ortama salınmasını sağlar. Bunlar da demir nitratı düşük oksijenli ve düşük redoxlu ortamda şelatlayıp bitkilerin kullanımına sokar. Benzer durum diğer metaller için de geçerlidir.

Ayrıca bu süreçlerde ortaya çıkan pek çok organik madde hormonları taklit etme özelliğine de sahiptir. Özellikle hümik ve fulvik asitler üzerinde çokça bilimsel araştırma vardır. Büyüme hormonlarını taklit etmeleri veya yapımını kolaylaştırmaktan tutun da kimi hücre yapısında kullanılan moleküllerin yapımında daha az enerji harcanmasına kadar pek çok özellikleri keşfedilmiş, her gün de yeni bir faydaları keşfedilmektedir.

Yani kısacası hepsi birbirine bağlı. Ben bitkiler üzerinden ağırlıklı olarak örnek verdim çünkü esas ilgi alanım budur. Bu süreçlerin sağlıklı oluşması için pek çok şeyin dengede olması lazım. Balık sayısının nispeten düşük tutulmasından tutun da tabanda kullanılan kumun kalınlığına, oradan tutun ışıklandırmaya ve verilen yeme kadar pek çok değişken var. Önce akvaryuma giren madde miktarını(yem, katkılar vs.) dengeli ve sağlıklı tuttuktan sonra dip çekimi yapmamak ile bir nevi bu döngülere giren canlılara gıda sağlıyoruz ve sistemde çeşitli canlıların(bakteri, küf vs. vs.) bir denge içinde yaşamasını sağlıyoruz. Bunların nüfusları yeterli olursa ve nüfuslarını yüksek tutacak kadar besin girdisi uygun koşullarda sağlanırsa balık ve bitkilerin sağlıklı olması için ekstradan bir uğraşa gerek yok. Başa dönersek dip çekimi yapmamanın temelinde de bu var. 
omardaing2014-09-21 16:27:56
Yoksa Siz Halâ Dip Mi Çekiyorsunuz?
Uzun zamandır foruma ayda yılda bir giriyorum. Girdiğimde de bu konuya bakmaya gayret ediyorum. 

Bir dönemde evimde 10'dan fazla akvaryum vardı. Beni bilen bilir, hiç bir zaman görselliğe önem vermedim. Bitki ile ilgilendim ama peyzaj yapmadım. Akvaryumun karşısına geçip izleme huyum da yoktur, sırf gözlem için akvaryum kurmak gibi bir huyum var.

Şahsen ben zamanında kurduğum akvaryumlarımdan birini çok severdim. 135 litrelik nispeten ufak bir akvaryumdu. Tabanda toprak kullanan pek yoktu o zaman, ben 10 cm'e yakın toprak koyup üzerine 3-4 cm kum eklemiştim. O akvaryumda 5-6 yıllık süreçte hiç dip çekimi yapılmadı. Gelen giden balığın haddi hesabı olmadı. Kimi zaman melek, kimi zaman discus, bir dönem canlıdoğuranlar, tetralar, killifishler ve bir dönem de kurbağa eklendi. Su değerlerini pek test etmezdim ama test ettiğimde de NH3/NO2/NO3 hep sıfır veya sıfıra yakın çıkardı ki bitkiler için dünya kadar azot eklemesi yapmak zorunda kalırdım. Su değişimi de sadece buharlaşma sebebi ile eklenen su tuzlanma yapmasın diye yapılıyordu bu tanktan.

Şu bahsettiğim akvaryumun görselliği çok iyi değildi. Tortu kum aralarında biraz vardı ve iri taneli malzeme kullanıldığından akvaryuma eklediğim m. tuberculata'lar tabanı karıştırıp tortunun kuma karışmasını sağlıyordu. Akvaryumda filtre yoktu, bir parmak filtre boş çalışıyordu.(akıntı için) Su bildiğiniz cam gibiydi. Balık dışkıları ise 1 gün içinde çürükçüller tarafından parçalanıyordu.

Şimdi bence bu akvaryum gayet temiz ve sağlıklı idi. Akvaryumcudan ileri derecede hasta, mantardan kendisi görünmeyen, iç parazitten karnı kalmamış, ölmeye yakın ramirezzileri alıp sadece metilen mavisi ile banyo yaptırdıktan sonra bu tanka ekleyip 2 hafta gibi bir sürede kendilerine nasıl geldiklerini gördükten sonra balıklara işkence olan bir ortam olduğunu da zannetmiyorum. HAtta aynı ramireziler 1-2 ay içinde yumurta sermişlerdi. (Bu dediklerime de forumdan Uğur Erbab'ı şahit gösterebilirim.)

Şimdi gelelim başka bir noktaya. Eğer siz akvaryumda bakterilerinden protozoalarına kadar dengeli bir ortam tutturmadıysanız, su kimyasal yapısı ile sağlıklı değilse(mesela yüksek NH3, yüksek veya düşük K, Na gibi), azot ve karbon döngüsü düzgün işlemiyorsa o zaman akvaryumda kalan dışkılar hızlı bir şekilde çürümeye maruz kalmaz, su değerleriniz sağlıklı olmaz, balıklarınız da sağlıklı olmaz. Bu durumda balıkların sağlıklı olup olmaması ile dip çekiminin zerre alakası yoktur. Siz dip çekimi de yapsanız o akvaryum sağlıksız kalır. Önemli olan akvaryumda biyolojik dengeyi sağlamak, azot ve karbon çevrimlerinin sağlıklı işlemesini sağlamak ve bunlar için uygun sayıda balığı mümkün olan en az müdahale ile yaşatmaktır. Bunu başarırsanız dip çekimi yapmamak çok faydalıdır. Bunu başaramazsanız dip çekimi yapsanı da yapmasanız da fark etmez, ortam balıklar için her halükarda sağlıksız olur.
omardaing2014-09-21 16:21:02
Dizüstü seçimi
Yardımınız için çok teşekkür ederim Ufuk Bey. HDD'yi kutuya alma fikri hakikaten çok iyi. 
Dizüstü seçimi
Çok teşekkür ederim Ufuk Bey. Yalnız ben yazmayı unutmuşum, çok da fena etmişim. Yazdım sanıyordum. 

Bir şehirde duramama hastalığımdan dolayı bilgisayarın dizüstü olması lazım. Zaten benim tıkandığım nokta da bu. Bahsettiğiniz gibi quadro k3100m gibi kartları içeren makineler de 6000-7000 TL civarında ki altından kalkmam pek mümkün değil. Renderde hardware yerine mental ray kullanıyorum o yüzden ekran kartı çalışma aşamasında işimi takılmadan yapmamı sağlayacak. (Yani işlemci software render süresinde önemli ki 4. nesil intel i7 düşünüyorum)

Ram ve ssd takviyesi üzerinde duruyorum dediğiniz gibi. Hatta hdd'yi değişip ssd takıp harici bir hdd ile depolama sorununun üstesinden gelmeyi düşünüyorum. 

Bu durumda 3000 TL ile yapılabilecek pek bir şey yok. 3000 TL'ye bilgisayar ayarlansa, üzerine de 700-800 ile ilaveler yapıp masaüstü kadar olmasa da iş görür bir şey yapmaya çalışacağım artık.

Bu açıdan tavsiyeniz var mıdır? Lenovo Y510p gibi modellere bakıyorum sli açısından. (Çift GT750m)


Dizüstü seçimi
Merhabalar, uzun zamandır forumda yoktum dönmek bu konuya nasipmiş.

Elimdeki bilgisayarın yavaşlığı ve hurdalığı vesilesiyle yeni bilgisayar almaya karar verdim. Yalnız uzun zamandır donanım konularını araştırmıyorum ve piyasadaki pek çok bileşene yabancı durumdayım. Ben de forumda konuyla alakalı pek çok kişi olduğunu bildiğimden burada bir sorayım dedim.

Kullanım amacım photoshop, illustrator ve maya üzerine olacak. Yani işlemcinin de ekran kartının da iyi olması lazım. İşlemci olarak i7 serisi, ekran kartı için de nvidia 700 serisine göz koydum. Mümkünse SLI yapmaya elverişli bir model tercihtir. Ayrıca bilgisayar açık olduğu sürece devamlı yüksek yük altında çalışacağından ısınma sorunu olan bir model kesinlikle işimi görmez. (Atıyorum bir rendere koyup 2-3 saat renderde bırakıp mental ray amcanın işlemciyi hunharca sömürmesini sağlamak gibi)

Sabit disk ve ram çok sorun değil, sonuçta kolaylıkla değiştirilebiliyor yalnız işlemci ve ekran kartı ve desteklenen ram bus hızları gibi sonradan değiştirmesi pek mümkün olmayan bileşenler mühim.

Bu konuda piyasayı takip edenler bir el atabilirlerse memnun olurum. Birkaç haftaya almayı düşünüyorum. Aşağı yukarı 3000 TL gibi bir bütçe var.
havuzda koi..?
Merak etmeyin, çok sıradışı durumlar olmazsa kolay kolay betona bir şey olmaz. Havuzun tamamı donarsa bilmem, zaten o zaman betondan daha büyük sorunlarınız var demektir.
onuruygun2013-09-09 02:05:17

SON MESAJLAR

GÜNCEL 100 TANITIM

SON İLANLAR

FORUM İSTATİSTİKLERİ

  • 3,797,668 Mesaj
  • 408,613 Konu
  • 91 Forum
  • 145,128 Forum Üyesi
  • 1,466 Özel Forum Üyesi
  • 29 Kıdemli Akvarist
  • 1,941 Dün Giriş Yapan Üye

Şu ana kadar en fazla 1365 kişi 27.03.2012 23:21 tarih ve saatinde çevrim içi oldu.