Yoksa Siz Halâ Dip Mi Çekiyorsunuz?
Gönderim Zamanı: 10 Kasım 2014 23:05
nitrat 0 çıkıyor ha? Bana çok ilginç geldi çeşmeden aldığınız su ile aynı diyorsunuz yani sizi temin ederim ezberci olarak yazmadım bu ithamınız bana biraz kaba geldi aslen buraya başka bir tartışmadı ki arkadaşların örnek göstermesi sonucu geldim orda da uzun uzun tartıştık. Siz diyorsunuz dışkı ve yem fazlasından hatta solungaçlardan salınan amonyak ve türevleri 3-4 günde çeşme suyuna dönüşüyor %50 su değişimi ile
Peki hiç denediniz mi dip çekim ve yem artıklarını uzaklaştırıp kuma dokunmadan 1 hafta sonra %50 su değişimi yapın bakalın nitrat kaç çıkacak yine sizin dediğiniz gibi 0 çıkarsa yanıldığınızı görürsünüz buyrun deniyelim kontrollü bir deney yapalım.
Emin olun artık yem ve dışkıda protein var onlarda amonyak salacak ve salmadan alırsanız çok farkı olur.
Ayrıca küçük bir yavru ile büyük balıkları nasıl karşılaştırdınız.
Japon tankı gördüğünüz gibi yosun içinde aydınlatma olmasa ne olurdu acaba? Işık almasa yosun almasa çok fazla suyu kirleten bir tür 400litreden bahsediyoruz. Bu yaklaşımı ben yaptım oldu olayına benzettim açıkcası.
6 ay su değişimi yapmayan arkdaşım var karides akvaryumu var bitkisiz birgün gördük ki toplu ölüm oldu sadece yavruları kurtarabildik. Sonuç ne şimdi buyrun anlatın bana
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Kasım 2014 23:21
Kaba davrandığımı sanmıyorum. Bakın pigme cory cok hassas bir türdür ve yavruların büyümesinde çok kaliteli su koşulları gereklidir arastırın bakın nasıl buyudu bahsetiğim tankta anlatin bana ozaman okadar deneyler paylastim sizde paylasin bende goreyim yanlisimi. Nitratın 0 inanmiyorsaniz bir video paylasmistim onu gormediniz heralde biraz konuyu okuyun ezbere konusmayin diye bunu kastetmistim aslinda. Fazla alingan olmayin lutfen.
hersanli 2014-11-10 23:23:10
Bu arada yazimi iyi okumamisiniz nitrat testini su degisiminden hemen once yapiyorum lutfen dikkatli okuyun :)
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Kasım 2014 23:29
Konudan sapmadan birşey sormak istiyorum. Dip çekim yaparak iki durumuda karşılaştırdınız mı?
Suizokukan 2014-11-10 23:42:03
Sizde karidesleri biliyorsunuzdur umarım ben corylerden sadece panda besledim genel bilgiler dışında bir bilgim yok sizin beslediğiniz cins hakkında.
Bir maddenin varlığını kanıtlamak kolaydır ama olmadığını kanıtlamak zordur. Sizin aşamanızda dahi dip çekimin başarasız ve farksız olduğunu kanıtlasanız bile diğer türlerde gereksizdir demeniz yanlış cinslerin suyu kirletmeleri ve ihtiyaçları farklıdır tabiki bunu biliyorsunuz.
Ben bitkilide size katılıyorum ama bitkisizde fikirlerimiz uyuşmuyor eğer siz deneyle kanıtlarsanız cory için dediğini kabul ederim genel geçer bir bilgi olarak görürüm.
Bence kime neye göre yanlış yada gereksiz bir uygulama bunu tartışmak gerekmekte
EKLEMEM:
Bahsettiğiniz videonuzu izledim ben 3. sayfaya kadar okumuştum 4de imiş.
Neyse test sayısal bir sonuç vermiyor o kadar hassas değil renginden yola çıkarak içinde az yokka yakın demeniz doğru olur 0 iddalı bir söylem
İlk yazılarımda belirtmiştim tekrar söylemekte fayda görüyorum bence dip çekim normal su değişiminden avantajlıdır ama ben olmazsa olmaz demiyorum. Hala avantajlı olduğunu düşünüyorum. Siz bir deneyle bana kanıtlayana kadar sonra corylerde haklısınız diye bilirim. Ama hala benim teorim olan malawi ve japonlar havada kalıyor gereksizdir demeniz mantıksız geliyor. Bence normal su değişiminden daha avantajlı. Ben görsellik açısından söylemiyorum emin olun
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Kasım 2014 23:46
Ne alakası var cory karides veya baska tür olsa nolur. Bakın ben su kirlilgı demiyorum dip çekimi olamamalı diyorum ikisi farkli şeyler camacam tanklar icin dip cekimi elbet olmali olmazsa sikinti olacaktir. Fakat işin icine kum toprak girince döngü farklilaşiyor ve ben bunu bir kac deneyle konuda paylaştım. Bakin.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Kasım 2014 23:51
Şu olur hepsinin saldığı NH3 miktarı farklı bir tür salınım yapar tolere edilebilir ve başka tür çok yüksek salınım yapar ve tolere edilemez. Kuma dokunmadığınız sürece dip çekimin ne tür bir zararlı var ve 24 sayfanın tabi ki tamamını okumadım biraz göz gezdireceğim dediğiniz testi merak ettim
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Kasım 2014 23:55
[QUOTE=M.Tuna] Sevgili Onur'un açtığı bu faydalı konuya bende yorum değil ama ''gözlemlerimi'' aktarayım.
[/QUOTE]
Mustafa bey merhaba, imzanızdan gördüğüm kadarıyla veteriner hekim adayısınız. Konu içerisinde gözünüzden kaçmış olabilir Mahmut ağabeyin uzman veteriner hekimlere yaptırdığı analizler var. Bu deneyi yapanlar arasında Hacattepe üniv. de çalışanlar da var olduğunu biliyorum. Bu konun 16. Sayfasına bakmanızı tavsiye ederim.
omardaing 2014-11-11 12:15:36
Aşağıda linkini verdiğim açtığım konudaki ölen kaç yıllık balığımın otopsisini yapan veteriner,biyolog ve doktordan oluşan arkadaşlarıma öncelikle teşekkür ederim.Gece gece gelip vakit kaybetmeden bir sürü parça aldılar balığımdan ve o saatte iş yerlerine gidip ölüm sebebi araştırdılar.(Anatomiyi uzmanlık derecesinde bilen insanlar var aralarında)
http://www.akvaryum.com/Forum/otopsi_sve111;nuclari_geldiboy24_cm_yas_7-8_k763482.asp
Bu papağan balığım bende yaşadığı yaklaşık 7-8 yıl boyunca dip çekimi neredeyse hiç görmedi sayılır.
Bir dönem deneme maksatlı dip çekimi yapıp hobici veteriner ve biyolog,doktor arkadaşlarla sonuçlara bakmıştık ama suya kimya olarak bir sonucunu görmemiştik.
Suyun kurulu kimyasını olumsuz değiştiriyordu.
Eser miktarda olan amonyak seviyesi her bölgede aynıydı.
Bir konuya yorumlarımı ilave ettiğim zaman oldukça rahatsız oluyorum ama 'gözlem''aktardığım zaman içim rahat oluyor çünkü görülen gerçek kıyas kabul etmiyor galiba.
Öncelikle sistemin oturması gerekiyor.
Kum ve dip tortuları en büyük nitrifikasyon bakteri yuvaları.
Hatta bizim kirli dediğimiz akvaryum camları bile.
Dip çekimi için ailecek dostluk kurduğum yılların hobicisi veteriner ,doktor arkadaşlarım ''Trol'' ile balık avlamak diyorlar.
Bu yüzden dip çekimi yerine isteyen su değişimi yapar.
İlaç uygulamaları dahil olmak üzere sudan pek çok madde uzaklaştırmak için dip çekimi yerine ''aktif karbon''uygulamasını uygun bulan bu işin mesleki olarak uzmanlarından oluşan dostlarla sık sık sohbetler ediyorum.
Eskiden ilaç uyguladığımda sadece aktif karbon uygulardım.
Bir dönem yazılanlardan etkilenip denemek için su değişimi de uyguladım.
Sonra dip çekimini denedim.
En sonunda biyolog görüşlerini,kimyagerleri,veterinerleri ve hobici su ürünleri mühendisleri dostlarla fikir alışverişinde bulundum.
Sistemin temel parçası filtre elemanlarımızla yarattığımız suyun karaciğerleri olan filtrelerimiz.
Hayvan suni dölleme uzmanı olan bir akademisyen arkadaşım evinde neredeyse günde sadece bir kaç saat tepe filtresini çalıştırarak 2009'dan beri(ya da 2008) dibi leş gibi(kimyasal olarak değil) bir tankta melek olsun,diskus olsun aynı balıklara bakıyor.
Tüm sistem kumda yatıyormuş.
Üretim amaçlı protein ve canlı yem ağırlıklı riskli bir tankta dip çekimi de yapılır her gün suda değişir ama amatör bir hobici için ''su kimyasını temel teşkil etmek ve sistemi oturtmak ''daha anlamlı ve gerçekçi bir yol olabilir.
Geçen sene son verdiğim bir tankımdaki kum neredeyse çimentolaşmıştı ve hiç dip çekimi görmedi.
Bu tankta günde sadece bir saat kadar çalışan 400 litrelik dış filtre vardı.(Filtre kapatmaya karşı olmama rağmen sadece mekanik filtre olarak kullandım;kum ve bitkiler her şeyi idame ettiriyordu)
Zaten hali hazırda sevgili Onur'da dip çekimine gerek yok demiş,su değişimi dememiş.
Ben su bile değişmedim,sudaki problemlere aktif karbonla müdahale ettim.
Yemleme düzgün ve balık oranı ile filtrasyon makul olmalı.
Tankınızı rahat bırakın ,sürekli müdahale etmeyin.
Balıklarınızı yemlerken keyif almayın çünkü keyif alırken bilin ki aşırı yemleme yapıyorsunuzdur.Bu da dışkı ve olumsuzluk demektir oturmamış bir tankta.
[/QUOTE]
Mustafa bey merhaba, imzanızdan gördüğüm kadarıyla veteriner hekim adayısınız. Konu içerisinde gözünüzden kaçmış olabilir Mahmut ağabeyin uzman veteriner hekimlere yaptırdığı analizler var. Bu deneyi yapanlar arasında Hacattepe üniv. de çalışanlar da var olduğunu biliyorum. Bu konun 16. Sayfasına bakmanızı tavsiye ederim.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 11 Kasım 2014 00:19
Anlıyorum inceledim ama kontrollü bir deney olmadan tatmin olamam. En yakın zamanda bende bir iki deneme yapacağım olumlu yada olumsuz dönüşüm olur umarım vize hengamesi ile unutmam bende bir merak uyandırdı doğruyu bulmanın yolu pozitif bilimdir bakalım hangi hipotez doğru olacak
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 11 Kasım 2014 08:31
İlk yazdığınız mesajda bir çıkış noktanız var ve bu hatalı çıkış noktası nedeniyle hatalı bir hipotez üretmişsiniz. Dışkı %100 amonyak içermez. Bunu çok defa söyledik konuda da. Bu temel bir bilgidir. Sindirim sistemi ile boşaltım sistemini karıştırıyorsunuz. Kanda çözünen amonyak en kolay boşaltım yolu olan solungaçlardan suya verilir. Küçük bir miktarı üre olarak idrar ile, sindirim kanalındaki bakteri ölülerinden gelen cüzi bir miktarı(%1-2) dışkıda bulunur. Kanda çözünür halde bulunan amonyağın tekrar bağırsak kanalına dökülmesi söz konusu değil. Temel bilgilerinizi tekrar gözden geçirmenizi, çıkarsamalarınızı ona göre yapmanızı öneririm. İyi günler efendim, sınavlarınızda başarılar.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 11 Kasım 2014 12:33
[QUOTE=hersanli]Neye gore bu sonuca vardiniz o tankta 50 üzerinde yavruvar tank hacmi 30 lt. Kaldı ki daha önce konuda 15 lt lik bir tankta pigme yavrusu buyuttum o tanka nitratli su eklemistim akabindede nitrat testi yaparak nitratın sıfırlandıgıni orada videoya alarak göstermistim yani konuda çok örnekler var. Ezberci yaklaşımlardansa konuyu iyice okumanızı tavsiye ederim atladiginiz cok seyvar gibi gorunuyor konu icerisinde.
Bu arada su degisimi olmaz demiyorum. Dip çekimi gereksiz zararlı bir yaklaşım olduğunu savunuyorum.
Birde japonlarla ilgili bir konu paylasmak istiyorum bu konuyuda okumanızı tavsiye ederim.
Dip not: Videoda bulunan yavru tankım daki yavrucuklar günde 3 sefer protein agırlıklı besleniyor. 3ila 4 günde bir %50 su değışımi yapıyorum ve nitrat degerlerini su degisiminden hemen once ölctugumde nitrat degerleri 0 çıkiyor.
[/QUOTE]
benim konu gündeme gelmiş tekrar.
kısaca özet geçeyim, bitkili, bol japonlu, filtresiz kendi başına giden bol tortulu sistemime bir el attım, su değişimi yaptım sistem çöktü, neredeyse tüm japonlarım öldü.
konuya bakarsanız gidişatı anlarsınız.
konunun canlı olduğu zamanların üzerinden neredeyse 1 yıl geçmiş.
şuan ki durum; 1 yıldır filtre yok, sadece 2 adet hava taşı var.
1 adet sağ kalan japon 1 adet albino cüce vatoz 1 adet elma salyangozu o günden beri yaşıyor.
yaşıyor ama ekleme yapayım sağlıklı bir şekilde yaşıyor, şimdi biri çıkıp hayatta kalması ayrı sağlıklı olması ayrı diye bilmişlik yapmasın.. ayrıca geçen hafta 2 adet mavi gözlü albino cüce vatoz ekledim, 2 cm kadarlar.
uzun süredir bakmadığım için şimdi bulursam japon ekleyeceğim. yine filtresiz sadece ayda 40 litre kadar fazla olmadan su değişimi ile.
ozamanki tortu miktarına ulaşamadım ama bir yılda tek japon ancak oluşturuyor.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 11 Kasım 2014 16:04
[QUOTE=Suizokukan] Arkadaşlar benim fikrim birazcık daha sizinkilerden farklı sanırım dilim döndüğünce anlatıyım bence konu 2 şekilde ele alınmalı bitkili ve bitkisiz yüksek yüklü
Mustafa bey,
öncelikle fikrinizi gerekçesi ile belirtmenizden ötürü mutluluk duydum.
Diyorsunuz ki, dışkıda azda olsa sindirilmemiş bir besin protein varsa bunu almak uygun olmaz mı çünkü bu yine azot kaynağıdır vesire. Tabii nispeten bu söyleminiz haklı olabilir.
Ancak konuya sadece tek bir açıdan bakamazsınız.
Birkaç açıdan cevap vermeye çalışacağım ancak, sindirilmemiş bir besinin atıyorum hali hazırda diyelim ki dışkı %5 sindirilmedi protein içeriyor vesaire. Bu kalan kısmın akvaryumdaki balıklar tabandaki vatoz çöpçü vesair balıklar, atıyorum salyangozundan gözle görülemeyen tek hücreli canlılar tarafından kullanılma ihtimalini düşünmemeniz bir eksiklik. Şuna emin olun doğal süreçler veya akvaryumunuzda oluşan ekoloji hiçbir şeyi ortada bırakmaz, bütün ürünler sonuna kadar kullanılır. Birşeyler fazla ise ona göre yeni canlılar ürer ve yine kullanılırlar. Siz bunları bazen gözünüzle görürsünüz salyangoz gibi ufak kurtçuklar gibi, çoğunlukla da bu tür canlıları göremezsiniz. Ancak hepsinin kendine has bir besin alma şekli ve türü vardır. Bazen de o dışkılar onların besinidir. Yani aslında onları da beslemeniz gerekmektedir. O dışkı bir miktar besin içeriyorsa ekolojik denge de bunun bile bir önemi bulunur yani. Çünkü yaratıcı canlılar ve cansız olanlarla ilgili olağan üstü bir denge ve etkileşim mekanizması kurmuştur. Bu dengeyi kabaca izah etmeye çalışayım.
Bir kere olaya sadece azot açısından yaklaşırsanız birçok şey eksik kalır.
Attığınız yemin biyokimyasal içeriğini bilmeniz önemlidir. Kısaca şöyle söyleyeyim.
Bütün organik yapıların temeli c h ve oksijenden dan oluşur. Kısacası kuru bir yemin %90 ı karbon hidrojen ve oksijendir. Diğer %10 luk kısımda ise azot patasyum fosfor kükürt kalsiyum mağnezyum ve diğer bazı elementler bulunur. Azotun bulunma oranı ise aşağı yukarı %4 civarında oluyor. Tabii proteinlerde aminoasit gruplarında azot oranı biraz daha yüksek oluyor. Yani protein içeriği zengin bir yemin azot oranı da zengindir diyebiliriz. Zenginlikten kasıt %4 civarı yani.
Göreceğiniz gibi siz akvaryuma yem atınca sadece azot eklemiş olmuyorsunuz. Aslında suyunuza karbon hidrojen oksijen ekiyorsunuz ve az da olsa azot fosfor vesair yukarıda saydığım ürünlerin hepsini eklemiş oluyorsunuz.
Tabii haklısınız forumlarda vesair hep bir azottur nitrattır alır gider dolayısıyla bütün mesele azot gibi düşünebilirsiniz ama durum öyle değildir.
Sudaki organik karbon ne oluyor fosfor ne oluyor kükürt ne oluyor fazlalık kalsiyum ne oluyor hepsini bir düşünmek gerek. Aslında bunların hepsinin bir döngüsü vardır.
Şimdi çok uzatmayayım, Google ne güne duruyor, şimdi açıp bir c/n/p ratio diye yazınca ne çıkıyor bir bakın bakalım. Biraz okuyunca göreceğiniz üzere karbon azot fosfor arasında bir dengeden bahsediliyor. Doğada bütün sistemler çeşitli dengeler üzerinde yürüyor aslında.
Şimdi sorunuzun özelinde cevaplayayım. Siz akvaryuma yem attınız balık bunu yedi azot kısmının önemli bir miktarını solungaçtan dışarı saldı ve bu suya karıştı diğer kalan kısımda dışkıyı çektiniz neyi dışarı aldınız karbon vesairi. Şimdi karbonu dışarı aldınız azotun önemli bir kısmı suda kaldı. Peki ne oldu hiç bir şeyi bozmadı iseniz karbonla azot arasındaki dengeyi bozdunuz.
Ne olacak canım karbonla azot arasındaki denge bozulsa ne olur, azotla fosfor arasında denge olmasa ne olur. Şu olur akvaryumun içinde normal mantıkta işlemesi gereken bir ekoloji yok olur. Çünkü o ekoloji ona göre planlanmıştır ve kendi kendini bir denge haline sokar.
Bu ekoloji sadece oksijenli oksijensiz bakteriden falan da oluşmuyor. Akvaryumda özellikle tabanınızda gözle göremeyeceğiniz çeşitli mikroorganizmalar her daim iş başındadır ve bunlar suyunuzun kimyasından tutun da, balığın dışkısındaki karbona kadar birbirleri ile organize ve uyum içinde bir çalışma içindedirler.
Tabana müdahale ettiğiniz anda komple bir ekolojiyi bozarsınız aslında. Balığın kendisi dahi ekolojinin içindedir.
Mesela akvaryumda ve tabanda bazı ekoloji örnekleri vereyim. Suda azot ve fosfor gibi besin maddeleri bulunduğunda, bakteriler çalışmaya başlıyor, micro organizmalar birtaraftan çalışıyor, bu besini gidermek için planktonlar vesair oluşmaya başlıyor, bunlar bazılarına yem oluyor, bir taraftan bazı algler oluşuyor, diğer taraftan suda kimyasal reaksiyonlar oluşuyor, bazı çöktürülme işlemleri yürüyor, tabanınızla suyunuz arasına çeşitli geçirgenlikler oluşuyor (mesela ne demek istiyorum biraz fosfatınız demirle çöküyor sonra şartlar uygun olunca birazı çözünüyor, kalsiyum sülfatla çökebiliyor, demirle çöküyor gibi yüz türlü kimyasal süreç yürüyor, organik yapılar çürüdükçe humus vesair oluşuyor, çeşitli asitler oluşuyor, asit tamponları oluşuyor, bunlar suyun ph ını tamponluyor, bitkilerin bazı besinleri alabilmeleri açısından yeni formlar oluşturuyorlar, humus, tanen ve benzeri yapılar kimi organizmalara yataklık yapıyor, bu arada zararlı organizma bakteri virüs ve benzerlerine bu sistem dur diyor, organik yapılar humus tanen vesir adlar altında neticede adeta toprak oluyor, bunlar kumunuzdaki gözenekleri kapatıyor, kumun üst tarafında oksijenle soluyan amonyak ve nitrit dönüştüren bakterileriniz burada kolonileşip buradaki oksijeni kullanıyor, oksijen kullanılınca alt taraflara doğru o2 fakirliği oluyor, buralarda kumun gözeneklerinde, kayaların iç gözeneklerinde oksijensiz ortamlar oluşuyor, buralarda denitrifikasyon yapıldığı gibi yine azot harici birçok ürünün dönüşümleri yapılıyor.
Bunlar bir çırpıda aklıma gelip sayabildiklerim.
Kısacası çok fazla sayıda çok karmaşık şeyler ve dengelerin yönetildiği bir ekolojiyi bozacağınız için dip çekimini tavsiye etmiyoruz.
Anlayacağınız üzere bütün bunların Malawi tankı veya bitki tankı açısından farkı yoktur. Bitkisiz dediğiniz tankta bile bitki vardır aslında, yosunlar ne oluyor. Küçücükte olsa her daim vardır tanklarda.
Mesela biraz daha özelde örnek vereyim. Azot döngüsü gibi karbonunda bir döngüsü vardır. Akvaryuma yemle kattığınız organik karbon, düzgün bir sistem oluşturmuşsanız, oksijensiz ortamda denitrifikasyon gibi bir süreçle, karbondioksit metan karbonmonoksit şeklinde uzaklaşır. Yem gibi bir organik yapıyı suya kattığınızda içinde en çok bulunan şey karbondur. Oksijensiz ortama geçen organik bir yapı Karbon azot ve fosfor oranlarınız düzgün olduğunda, oksijensiz ortamda oluşacak olan bio gazın çoğunluğu karbondioksit, daha azı metan, çok daha da azı azot, daha da azı h2s ve co olarak bio gaz olarak çıkış yapar.
Eğer oranlarınız uygun olmazsa yoğunlukla co2 çıkması gerekirken bir bakarsınız h2s miktarı artıverir. Halbuki normal işleyişte en çok c02 olması gerekir. Yani doğal akışa bırakırsanız sisteminiz doğada olduğu gibi kendi mantığında işler, aradan karbonu çekerseniz bir bakarsınız fazladan h2s gibi çok daha zararlı bir ürün üreyiverir.
Kısaca şunu belirteyim akvaryum ortamlarında oluşacak bio gaz yani tabandan çıkan gaz önemli oranda co2 dir, yani her çıkan baloncuğu görüp nitratım azota döndü zannetmeyin.
Şimdi Malawi özelinde değerlendirecek olursak, bu balıklar yüksek ph ister, ve aslına nitrata karşı da son derece toleranslıdırlar. (şunu da belirteyim kendi doğal ortamlarında 1ppm nitrat bile yok)
Ben 200ppm nitrat içinde son derece nispeten sağlıklı Malawi çeşitleri tecrübe ettiğim gibi, bu değerler arasında yavru dahi verdiklerini gördüm. Şimdi diğer taraftan çok bilen hobiciler nitratı patlattım deyip bu balıkları öldürebiliyorlar. Yani aslında bu balıkları öldürebilmek gerçekten yetenek ister.
Yukarıda yüksek ph ister yazdım, yüksek ph demek amonyağın artması demektir. Amonyak suyunuzda özellikle düşük ph da çok çok büyük yüzde ile amonyum olarak bulunur. Sıcaklığa göre vesair de değişebilen bir amonyak/amonyum oranı vardır. Çok kişi de bunu merak edip bakmaz.
Kabaca belirtirsek, 6 gibi bir ph da suyunuzdaki toplam amonağın sadece yüzde 0,01 amonyak, diğer kısmı amonyum iken, 8 ph da bu oran %1, 9ph da bu oran %10 gibi falan oluyor. Yani 6 ph taki amonyak ile, 9 ph taki amonyak arasına 1000 kat fark olur. Dokuz ph da bile toplam amonyağın hala %90 ı amonyum olarak kalır. Şimdi bu bilgiyi bir kenara koyun.
Şimdi, çok bilen malawiciler şöyle yapar. Akvaryumda bolca balık bulundurur, bunlar yemle beraber amonyağı salgılamaya başlar, organik atıklarla beraber oluşan çeşitli asitler vasıtasıyla ph ları aşağı doğru düşer, sonra su değişimi yaparlar, değiştirirken dibi falanda temizlerler, temizlerler ki birikmiş amonyak/amonyum yeterince hızlı dönüşemesin, çünkü dönüşürse balıkları kuma sorti falan yapmaz. Halbuki fitredeki kadar belki de daha fazla oksijenle soluyan bakteri kumun üst kısmında total amonyağı esasen bir an önce dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Bu takdirde ne olur toplam amonyak yeterince hızlı bir şekilde dönüşemez, ve bir birikim olmuş olur. Ph da düştüğü için bu amonyak sinsi bir şekilde amonyum olarak köşede bekler.
Malawici sonra su değiştirir, ph ı artışa geçer, amonyum yukarıda oranları yazmıştım bir patlama ile amonyağa dönüşüverir. Balıklar zehirlenmeye başlar, sonra kuma sorti yapmalar falan gözlemlenir.
Sonra hobici şöyle yorumlar yapar, balık mutluluktan kuma sürtünüyor, eklediğim suda klor vardı vesair. Daha önceki mesajımda da yazmıştım nitrat patlamaz, yavaş yavaş oluşur, ama amonyak hakkatten patlar yani.
Kısacası ne tabanla ne tabanın üstü ile bu açıdan da pek oynamayın demek istiyorum.
Kısacası akvaryum ortamlarında gerçekler hiç göründüğü gibi değildir. Yani balıkların altına bez bağlasanız, bu size yarar sağlayacağına zarar verebilir demek istedim. İnşallah bir nebze anlatmışızdır. Sürçü lisan affola.
Esasen yazmak için aklımda çok şey vardı ancak karıştı gitti valla.
Hee, mesela dışkı %10 sindirilmedi diyelim, 10 balık besleyeceğinize 9 balık besleseniz aynı hesaba gelmez mi, veya 10 kere su değiştireceğiniz zaman diliminde 11 kere değişseniz yaklaşık aynı hesap olmuyor mu? Tabii bunları düz bir matematik mantıkla yazdım, yukarıda yazılanlar tam anlaşıldığında böyle bir matematik olmadığını, hatta doğru işletilen bir sistmede daha fazla balığı daha az su değişimi ile idare edebileceğinizi de deneyerek görebilirsiniz.
Mustafa bey, yukarıda bazı cümleler ortaya yazılmıştır yani size hitaben değildir. Size hitaben şöyle diyebilirim, bitkili bitksiz Malawi tanganyika veya deniz akvaryumu, hiç fark etmez. Dip çekimi gerekli veya gereksiz demiyorum, zararlıdır diyorum. Tabii tüm bu hususların bilincinde bir hobici iseniz, bilinçli bir şekilde, çok kısmi, canlı yükü vesair gözeterek tabanın 5-10cm lik üst kısmından akıntı yardımı ile biraz çekim yapabilmekte mümkündür. Elbet defalarca belirtildiği gibi mesela çocuğun teki akvaryuma yem poşetini döktü ise elbet bunları çekmek gerek.
Ancak hobicilere naçizane tavsiyem dibi falan unutmalarıdır. Dibi unutun ancak akvaryumdaki nitratı ve fosfatı unutmayın bunları devamlı uygun ölçülerde bulundurun. Bunu yapmanın tek yolu (fazla canlı beslendiği ve yem verildiğinden) su değişimidir. Bu değerleri uygun ölçüde bulunduracak kadar su değiştirdiğiniz takdirde hiç sorununuz olmaz.
Saygılar.
ringo 2014-11-11 18:52:31
Önce düşüncemi nerelere dayandırdığımı belirtiyim
-Dışkı %100 amonyak barındırır ve dışkı bir miktar amonyak sanımına neden olur sebep hiçbir canlı (m.o hariç) besini tamamen sindirmez ve dışkıda sindirilmemiş protein oksitlenme ile amonyağa dönüşür
Benim düşüncem %100 dip çekim gereklidir veya gereksiz değildir gibi kesin bir yargıdan çok tavsiye niteliğinde bence dip çekim lazımdır gereklidir bitkisiz akvaryumlarda ama şartır diyemeyiz
Bitkili
bitkili akvaryumlarda gübre gerekliği nitrat ve nitratın gereği tartışılmaz bile bu yüzden ayrıca bir dip çekim fazladan uğraş hatta gübre kaybı olarak görüyorum karides besliyen biri olarak dip çekim benim için söz konusu bile olamaz. 1 yıl kadar dip çekimsiz besledim fakat akvaryum bitkilidir.
dip çekim gereksiz ve zararlıdır.
Bitkisiz
Bitkisizden kastım malawi cichlidleri gibi bitki neredeyse beslenemez türlerdir. Bu gibi akvaryumlarda ben dip çekim öneriyorum bunu dışkının yayacağı amonyağa dayandırıyorum. Şu sebeple öneriyorum; Diyelim ki dışkıyı bıraktık ve bu dışkı çözündükçe amonyak salınımı olacaktır. Sizinde bu amonyağı uzaklaştırarak olası bir terslikte oluşacak toplam amonyağa toleransı artırırsınız . Örneklemek gerekirse akvaryumumuz 2 ay hiç su değiştirmediğimizde balıklarımız zehirlenecekse 3 ayda zehirlenmesidir. Ben bu nedenle cichlid gibi balık akvaryumlarında gereksiz görüyorum fazladan amonyak, nitrit ve nitratı gübre olarakta tüketilmeyecektir. Ve yosunlaşmaya yol açabilir su sebepten ben dip çekimi bu gibi akvaryumlarda öneriyorum ama şartır olmazsa olmazdır diyemem.
[/QUOTE] Mustafa bey,
öncelikle fikrinizi gerekçesi ile belirtmenizden ötürü mutluluk duydum.
Diyorsunuz ki, dışkıda azda olsa sindirilmemiş bir besin protein varsa bunu almak uygun olmaz mı çünkü bu yine azot kaynağıdır vesire. Tabii nispeten bu söyleminiz haklı olabilir.
Ancak konuya sadece tek bir açıdan bakamazsınız.
Birkaç açıdan cevap vermeye çalışacağım ancak, sindirilmemiş bir besinin atıyorum hali hazırda diyelim ki dışkı %5 sindirilmedi protein içeriyor vesaire. Bu kalan kısmın akvaryumdaki balıklar tabandaki vatoz çöpçü vesair balıklar, atıyorum salyangozundan gözle görülemeyen tek hücreli canlılar tarafından kullanılma ihtimalini düşünmemeniz bir eksiklik. Şuna emin olun doğal süreçler veya akvaryumunuzda oluşan ekoloji hiçbir şeyi ortada bırakmaz, bütün ürünler sonuna kadar kullanılır. Birşeyler fazla ise ona göre yeni canlılar ürer ve yine kullanılırlar. Siz bunları bazen gözünüzle görürsünüz salyangoz gibi ufak kurtçuklar gibi, çoğunlukla da bu tür canlıları göremezsiniz. Ancak hepsinin kendine has bir besin alma şekli ve türü vardır. Bazen de o dışkılar onların besinidir. Yani aslında onları da beslemeniz gerekmektedir. O dışkı bir miktar besin içeriyorsa ekolojik denge de bunun bile bir önemi bulunur yani. Çünkü yaratıcı canlılar ve cansız olanlarla ilgili olağan üstü bir denge ve etkileşim mekanizması kurmuştur. Bu dengeyi kabaca izah etmeye çalışayım.
Bir kere olaya sadece azot açısından yaklaşırsanız birçok şey eksik kalır.
Attığınız yemin biyokimyasal içeriğini bilmeniz önemlidir. Kısaca şöyle söyleyeyim.
Bütün organik yapıların temeli c h ve oksijenden dan oluşur. Kısacası kuru bir yemin %90 ı karbon hidrojen ve oksijendir. Diğer %10 luk kısımda ise azot patasyum fosfor kükürt kalsiyum mağnezyum ve diğer bazı elementler bulunur. Azotun bulunma oranı ise aşağı yukarı %4 civarında oluyor. Tabii proteinlerde aminoasit gruplarında azot oranı biraz daha yüksek oluyor. Yani protein içeriği zengin bir yemin azot oranı da zengindir diyebiliriz. Zenginlikten kasıt %4 civarı yani.
Göreceğiniz gibi siz akvaryuma yem atınca sadece azot eklemiş olmuyorsunuz. Aslında suyunuza karbon hidrojen oksijen ekiyorsunuz ve az da olsa azot fosfor vesair yukarıda saydığım ürünlerin hepsini eklemiş oluyorsunuz.
Tabii haklısınız forumlarda vesair hep bir azottur nitrattır alır gider dolayısıyla bütün mesele azot gibi düşünebilirsiniz ama durum öyle değildir.
Sudaki organik karbon ne oluyor fosfor ne oluyor kükürt ne oluyor fazlalık kalsiyum ne oluyor hepsini bir düşünmek gerek. Aslında bunların hepsinin bir döngüsü vardır.
Şimdi çok uzatmayayım, Google ne güne duruyor, şimdi açıp bir c/n/p ratio diye yazınca ne çıkıyor bir bakın bakalım. Biraz okuyunca göreceğiniz üzere karbon azot fosfor arasında bir dengeden bahsediliyor. Doğada bütün sistemler çeşitli dengeler üzerinde yürüyor aslında.
Şimdi sorunuzun özelinde cevaplayayım. Siz akvaryuma yem attınız balık bunu yedi azot kısmının önemli bir miktarını solungaçtan dışarı saldı ve bu suya karıştı diğer kalan kısımda dışkıyı çektiniz neyi dışarı aldınız karbon vesairi. Şimdi karbonu dışarı aldınız azotun önemli bir kısmı suda kaldı. Peki ne oldu hiç bir şeyi bozmadı iseniz karbonla azot arasındaki dengeyi bozdunuz.
Ne olacak canım karbonla azot arasındaki denge bozulsa ne olur, azotla fosfor arasında denge olmasa ne olur. Şu olur akvaryumun içinde normal mantıkta işlemesi gereken bir ekoloji yok olur. Çünkü o ekoloji ona göre planlanmıştır ve kendi kendini bir denge haline sokar.
Bu ekoloji sadece oksijenli oksijensiz bakteriden falan da oluşmuyor. Akvaryumda özellikle tabanınızda gözle göremeyeceğiniz çeşitli mikroorganizmalar her daim iş başındadır ve bunlar suyunuzun kimyasından tutun da, balığın dışkısındaki karbona kadar birbirleri ile organize ve uyum içinde bir çalışma içindedirler.
Tabana müdahale ettiğiniz anda komple bir ekolojiyi bozarsınız aslında. Balığın kendisi dahi ekolojinin içindedir.
Mesela akvaryumda ve tabanda bazı ekoloji örnekleri vereyim. Suda azot ve fosfor gibi besin maddeleri bulunduğunda, bakteriler çalışmaya başlıyor, micro organizmalar birtaraftan çalışıyor, bu besini gidermek için planktonlar vesair oluşmaya başlıyor, bunlar bazılarına yem oluyor, bir taraftan bazı algler oluşuyor, diğer taraftan suda kimyasal reaksiyonlar oluşuyor, bazı çöktürülme işlemleri yürüyor, tabanınızla suyunuz arasına çeşitli geçirgenlikler oluşuyor (mesela ne demek istiyorum biraz fosfatınız demirle çöküyor sonra şartlar uygun olunca birazı çözünüyor, kalsiyum sülfatla çökebiliyor, demirle çöküyor gibi yüz türlü kimyasal süreç yürüyor, organik yapılar çürüdükçe humus vesair oluşuyor, çeşitli asitler oluşuyor, asit tamponları oluşuyor, bunlar suyun ph ını tamponluyor, bitkilerin bazı besinleri alabilmeleri açısından yeni formlar oluşturuyorlar, humus, tanen ve benzeri yapılar kimi organizmalara yataklık yapıyor, bu arada zararlı organizma bakteri virüs ve benzerlerine bu sistem dur diyor, organik yapılar humus tanen vesir adlar altında neticede adeta toprak oluyor, bunlar kumunuzdaki gözenekleri kapatıyor, kumun üst tarafında oksijenle soluyan amonyak ve nitrit dönüştüren bakterileriniz burada kolonileşip buradaki oksijeni kullanıyor, oksijen kullanılınca alt taraflara doğru o2 fakirliği oluyor, buralarda kumun gözeneklerinde, kayaların iç gözeneklerinde oksijensiz ortamlar oluşuyor, buralarda denitrifikasyon yapıldığı gibi yine azot harici birçok ürünün dönüşümleri yapılıyor.
Bunlar bir çırpıda aklıma gelip sayabildiklerim.
Kısacası çok fazla sayıda çok karmaşık şeyler ve dengelerin yönetildiği bir ekolojiyi bozacağınız için dip çekimini tavsiye etmiyoruz.
Anlayacağınız üzere bütün bunların Malawi tankı veya bitki tankı açısından farkı yoktur. Bitkisiz dediğiniz tankta bile bitki vardır aslında, yosunlar ne oluyor. Küçücükte olsa her daim vardır tanklarda.
Mesela biraz daha özelde örnek vereyim. Azot döngüsü gibi karbonunda bir döngüsü vardır. Akvaryuma yemle kattığınız organik karbon, düzgün bir sistem oluşturmuşsanız, oksijensiz ortamda denitrifikasyon gibi bir süreçle, karbondioksit metan karbonmonoksit şeklinde uzaklaşır. Yem gibi bir organik yapıyı suya kattığınızda içinde en çok bulunan şey karbondur. Oksijensiz ortama geçen organik bir yapı Karbon azot ve fosfor oranlarınız düzgün olduğunda, oksijensiz ortamda oluşacak olan bio gazın çoğunluğu karbondioksit, daha azı metan, çok daha da azı azot, daha da azı h2s ve co olarak bio gaz olarak çıkış yapar.
Eğer oranlarınız uygun olmazsa yoğunlukla co2 çıkması gerekirken bir bakarsınız h2s miktarı artıverir. Halbuki normal işleyişte en çok c02 olması gerekir. Yani doğal akışa bırakırsanız sisteminiz doğada olduğu gibi kendi mantığında işler, aradan karbonu çekerseniz bir bakarsınız fazladan h2s gibi çok daha zararlı bir ürün üreyiverir.
Kısaca şunu belirteyim akvaryum ortamlarında oluşacak bio gaz yani tabandan çıkan gaz önemli oranda co2 dir, yani her çıkan baloncuğu görüp nitratım azota döndü zannetmeyin.
Şimdi Malawi özelinde değerlendirecek olursak, bu balıklar yüksek ph ister, ve aslına nitrata karşı da son derece toleranslıdırlar. (şunu da belirteyim kendi doğal ortamlarında 1ppm nitrat bile yok)
Ben 200ppm nitrat içinde son derece nispeten sağlıklı Malawi çeşitleri tecrübe ettiğim gibi, bu değerler arasında yavru dahi verdiklerini gördüm. Şimdi diğer taraftan çok bilen hobiciler nitratı patlattım deyip bu balıkları öldürebiliyorlar. Yani aslında bu balıkları öldürebilmek gerçekten yetenek ister.
Yukarıda yüksek ph ister yazdım, yüksek ph demek amonyağın artması demektir. Amonyak suyunuzda özellikle düşük ph da çok çok büyük yüzde ile amonyum olarak bulunur. Sıcaklığa göre vesair de değişebilen bir amonyak/amonyum oranı vardır. Çok kişi de bunu merak edip bakmaz.
Kabaca belirtirsek, 6 gibi bir ph da suyunuzdaki toplam amonağın sadece yüzde 0,01 amonyak, diğer kısmı amonyum iken, 8 ph da bu oran %1, 9ph da bu oran %10 gibi falan oluyor. Yani 6 ph taki amonyak ile, 9 ph taki amonyak arasına 1000 kat fark olur. Dokuz ph da bile toplam amonyağın hala %90 ı amonyum olarak kalır. Şimdi bu bilgiyi bir kenara koyun.
Şimdi, çok bilen malawiciler şöyle yapar. Akvaryumda bolca balık bulundurur, bunlar yemle beraber amonyağı salgılamaya başlar, organik atıklarla beraber oluşan çeşitli asitler vasıtasıyla ph ları aşağı doğru düşer, sonra su değişimi yaparlar, değiştirirken dibi falanda temizlerler, temizlerler ki birikmiş amonyak/amonyum yeterince hızlı dönüşemesin, çünkü dönüşürse balıkları kuma sorti falan yapmaz. Halbuki fitredeki kadar belki de daha fazla oksijenle soluyan bakteri kumun üst kısmında total amonyağı esasen bir an önce dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Bu takdirde ne olur toplam amonyak yeterince hızlı bir şekilde dönüşemez, ve bir birikim olmuş olur. Ph da düştüğü için bu amonyak sinsi bir şekilde amonyum olarak köşede bekler.
Malawici sonra su değiştirir, ph ı artışa geçer, amonyum yukarıda oranları yazmıştım bir patlama ile amonyağa dönüşüverir. Balıklar zehirlenmeye başlar, sonra kuma sorti yapmalar falan gözlemlenir.
Sonra hobici şöyle yorumlar yapar, balık mutluluktan kuma sürtünüyor, eklediğim suda klor vardı vesair. Daha önceki mesajımda da yazmıştım nitrat patlamaz, yavaş yavaş oluşur, ama amonyak hakkatten patlar yani.
Kısacası ne tabanla ne tabanın üstü ile bu açıdan da pek oynamayın demek istiyorum.
Kısacası akvaryum ortamlarında gerçekler hiç göründüğü gibi değildir. Yani balıkların altına bez bağlasanız, bu size yarar sağlayacağına zarar verebilir demek istedim. İnşallah bir nebze anlatmışızdır. Sürçü lisan affola.
Esasen yazmak için aklımda çok şey vardı ancak karıştı gitti valla.
Hee, mesela dışkı %10 sindirilmedi diyelim, 10 balık besleyeceğinize 9 balık besleseniz aynı hesaba gelmez mi, veya 10 kere su değiştireceğiniz zaman diliminde 11 kere değişseniz yaklaşık aynı hesap olmuyor mu? Tabii bunları düz bir matematik mantıkla yazdım, yukarıda yazılanlar tam anlaşıldığında böyle bir matematik olmadığını, hatta doğru işletilen bir sistmede daha fazla balığı daha az su değişimi ile idare edebileceğinizi de deneyerek görebilirsiniz.
Mustafa bey, yukarıda bazı cümleler ortaya yazılmıştır yani size hitaben değildir. Size hitaben şöyle diyebilirim, bitkili bitksiz Malawi tanganyika veya deniz akvaryumu, hiç fark etmez. Dip çekimi gerekli veya gereksiz demiyorum, zararlıdır diyorum. Tabii tüm bu hususların bilincinde bir hobici iseniz, bilinçli bir şekilde, çok kısmi, canlı yükü vesair gözeterek tabanın 5-10cm lik üst kısmından akıntı yardımı ile biraz çekim yapabilmekte mümkündür. Elbet defalarca belirtildiği gibi mesela çocuğun teki akvaryuma yem poşetini döktü ise elbet bunları çekmek gerek.
Ancak hobicilere naçizane tavsiyem dibi falan unutmalarıdır. Dibi unutun ancak akvaryumdaki nitratı ve fosfatı unutmayın bunları devamlı uygun ölçülerde bulundurun. Bunu yapmanın tek yolu (fazla canlı beslendiği ve yem verildiğinden) su değişimidir. Bu değerleri uygun ölçüde bulunduracak kadar su değiştirdiğiniz takdirde hiç sorununuz olmaz.
Saygılar.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 11 Kasım 2014 17:28
İlyas Bey'in dediği gibi bakteriler veya diğer canlıların da her türlü mineral ve beraberinde birçok maddeye ihtiyacı var. En çok bilinen örnek üzerinden yürümek gerekirse, nitrosomonasları sadece amonyakla beslemeyi düşünmek, insana oksijen maskesi takıp hayatını yalnızca onunla idame etmesini beklemekle eşdeğerdir. Yani zaten bakteri bu dönüşümü enerji kazanımı için yapmaktadır. Bizim hayrımıza yapmıyorlar. Kendi varlıklarını sürdürebilmek için yapıyorlar. Kaldı ki konunun içinde bunu birçok örnekle açıkladık. Baştan sona okumanızı öneririm.
Yine ilave etmek gerekirse, balıklar fırsatçı etçil canlılar olduğu için mide phları birçok proteini yıkmak için yeterlidir. Asıl problem yemlerin içindeki sindirilmesi zor olan tahıllardır.Rüzgardegirmeni 2014-11-11 17:31:30
Yine ilave etmek gerekirse, balıklar fırsatçı etçil canlılar olduğu için mide phları birçok proteini yıkmak için yeterlidir. Asıl problem yemlerin içindeki sindirilmesi zor olan tahıllardır.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 11 Kasım 2014 20:51
İlyas bey öncelikle çok teşekkür ederim, uzun uzun açıklamaya çalışıp emek harcadığınız için. Ayrıca karbon döngüsünde bilmediklerim olduğunuda gördüm. Ama benim dediğimde zaten kumu etkilemeden dip çekim yapılmasıdır. Malawi ile verdiğiniz örnek üstünden bir sorum olacak "Şimdi, çok bilen malawiciler şöyle yapar. Akvaryumda bolca balık bulundurur, bunlar yemle beraber amonyağı salgılamaya başlar, organik atıklarla beraber oluşan çeşitli asitler vasıtasıyla ph ları aşağı doğru düşer, sonra su değişimi yaparlar, değiştirirken dibi falanda temizlerler, temizlerler ki birikmiş amonyak/amonyum yeterince hızlı dönüşemesin, çünkü dönüşürse balıkları kuma sorti falan yapmaz. Halbuki fitredeki kadar belki de daha fazla oksijenle soluyan bakteri kumun üst kısmında total amonyağı esasen bir an önce dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Bu takdirde ne olur toplam amonyak yeterince hızlı bir şekilde dönüşemez, ve bir birikim olmuş olur. Ph da düştüğü için bu amonyak sinsi bir şekilde amonyum olarak köşede bekler.
Malawici sonra su değiştirir, ph ı artışa geçer, amonyum yukarıda oranları yazmıştım bir patlama ile amonyağa dönüşüverir. Balıklar zehirlenmeye başlar, sonra kuma sorti yapmalar falan gözlemlenir. " demiştiniz burada su değişimi dip çekim mi yoksa bildiğimiz su değişimi mi? Benim kastım tamda böyle akvaryumlardı ben bu gibi canlı yükü çok olan akvaryumlarda öneriyordum. Siz dip çekim yapsakta ph değişir diye mi düşünüyorsunuz?
Malawici sonra su değiştirir, ph ı artışa geçer, amonyum yukarıda oranları yazmıştım bir patlama ile amonyağa dönüşüverir. Balıklar zehirlenmeye başlar, sonra kuma sorti yapmalar falan gözlemlenir. " demiştiniz burada su değişimi dip çekim mi yoksa bildiğimiz su değişimi mi? Benim kastım tamda böyle akvaryumlardı ben bu gibi canlı yükü çok olan akvaryumlarda öneriyordum. Siz dip çekim yapsakta ph değişir diye mi düşünüyorsunuz?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 12 Kasım 2014 16:43
Bu başlığı ilk görmemden sonra çok fazla yorum eklenmiş. ama birçok kişi için aranan cevap tam olarak sanki yok gibi.
celalabay 2014-11-12 16:44:44
Benim için Dip çekimi ve su değişimi Mecburi bir ihtiyaçtır....
Örnek olarak açıklama getireyim;
430 Litre 33 yavru balık günde 8-10 öğün yemleme ile dip çekimi de mecburi, su değişimi de mecburi.. Aksi taktirde 1 hafta geçmeden balıkların çoğunu kaybederim. Bu konuda farklı düşünen varsa buyursun tartışalım.
Birde aşağıdaki durum var ki ;
Bu arada ofisimizde 320x40x50 cm lik akvaryumum var. Bu akvaryumda 1 yıldan fazladır dip çekimi yapmadım, yapmayı da düşünmüyorum.
Sebebi ise bu ölçüde 40 civarı malawi cichlidi besliyor olmam.
Günde bir defa yemleniyorlar ve dişkılamadan tutun suyun kalitesine kadar bir problem gözlemlenmiyor...
Demem o ki özetle :
Günlük beslenme oranı yüksek olan bütün akvaryumlarda (bitkili, bitkisiz, kumlu, cama cam fark etmez) DİP ÇEKMEK şarttır.
Tank hacimine uygun olup, aşırı olmayan beslenme diyetinde ise DİP ÇEKİMİ YPILMAMALIDIR. Periyodik su değişimi veya azalan suyun eklenmesi aksatılmadıkça ne sağlıktan ne de görsellikten ödün verilmemektedir.
Tamamı şahsi tecrübelerime dayanmakta olup, kendi fikrimdir.
Katılan +1 der katılmayan da sebebini açıklar :)
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 12 Kasım 2014 17:17
Mustafa bey,
Demek istediğim şu, yüsek ph sözkonusu olduğunda biyolojik filtrasyon daha fazla önem kazanır. Tabanın da biyolojik filtrasyonda büyük önemi vardır. Biyolojik filtrasyon sadece filtrenin içinde olan birşey değil.
Filtrenin hacmi ve içindeki yüzey alanını bir düşünün, bir de kumu ve üzerindeki yüzey alanını bir düşünün. (biyolojik filtrasyondan kasıt dar kapsamda, amonyaktan nitrata geçen süreç)
Organik yapıdaki azot, yani organik azot, sindirim ve çürüme ile amonyak azotuna bunlarda biyolojik filtrasyonla yani çeşitli bakteri ve organizmalarca bir an önce nitrit ve sonra çok çok daha zararsız olan nitrat azotuna çevrilir. Anlayacağınız üzere çevrim hızının önemi vardır. Saatte 1ppm nitrat üretmekte bir çevrimdir 10ppm nitrat üretmekte bir çevrimdir. Ancak çevrimi yapacak olan şeyler sınırsız bir sayıda olmaz, herşey herşeyle denge halinde olacağından, veya ortamdaki besin durumuna göre canlılık ayarlanacağından, bu sistemdeki canlılığın bir kısmını ortadan kaldırdığınızda bir çok şey etkilenir. En azından total amonyağı dönüştürme hızı düşer dolayısıyla siz ölçemesenizde bir miktar birikim olur.
Meseal Serengeti de neden 100 tane aslan varken 1 000 000 tane antilop var da bunun tam tersi olmuyor biraz böyle düşünün. Filtreniz dahil akvaryumunuzda bakteriler dahil canlılık, hatta cansızlar bile otomatik denge oluşturur, yani ihtiyacınızdan fazla sayıda bakteriniz olmaz, bunlar kendini ortamdaki besin durumuna göre ayarlarlar. Tabandaki tüm kumun üzerini etkileyecek şekilde dip çekilirse bunların önemli bir kısmını kaybederseniz,bu takdirde hızlı dönüşüm olmaz ve ufak da olsa bir birikim olur.
Bu durumda yukarıda değindiğim hususları oluşturur.
Diğer yandan yukarıda karbon vesair üzerinden verdiğim örneği hatırlarsanız, balığın dışkısının bile kurulacak dengede rolü vardır. Sisteme giren bir girdinin tümünü çıkartmadan sadece bir parçasını çıkarmaya çalıştığınızda, daha değişik bir sistem oluşur ancak bu doğal olmaz. Yukarıda örneklemiştim, co2 çıkacağına fazladan ch4 olur gibi. Balık da doğal ortamında doğal bir işleyişin temeli kendinde kodlanmış olduğu için doğal işleyen bir süreçte bunu pek yadırgamaz. Yani şunu demeye çalışıyorum, yem attığınızda akvaryuma amonyak katmış oluyorsunuz ya, bunu yem olarak değil de sadece amonyak olarak katsanız aynı işleyiş olmaz yani.
Saygılar.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir