Bazı Lepistes Varyeteleri
Çok haklısınız, hiç bir şey bilmeden besleme olayının piriyiz.
Yalnız üstte belirttiğimiz özellikler varyeteyi bozmaz.(aslında aynı şeyleri söylüyoruz). Yarın Avrupada da ribbon kabul edilebilir veya swallow kabul edilebilir.Üstünden zaman geçmesi ve stabil olması gerekiyor.Swallow standardı 5 çıkıntı olması üstünedir.(ha standardı kim koymuş bilmiyorum).Hangi swallowda bu net bir şekilde var?Yani stabil olarak bir swallow görüntüsü yok.Avrupalı da bunu kabul etmiyor.Anlayış farkı yani.Reddetmiyor da ama....Sadece geliyorlar bir balığa, bir de size bakıyorlar, bu ne diye soruyorlar :)) Onlar da farkında ama Avrupa kuralı katı, diğerleri daha serbest.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Öncelikle, çok güzel bir konu ve tartışma olduğunu belirteyim.
Ben, Raif kardeşimin de belirttiği gibi "taksonomi"ye ilgi duyuyorum. Çoğu zaman "tür, cins, ırk, varyete" kavramları yanlış kullanılıyor. "Lepistes türü" diye bir şey yoktur. "Lepistes ırkı, lepistes varyetesi" vardır. Lepisteslerin tamamı aynı türdür: Cyprinodontiformes takımının Poeciliidae ailesinin Poecilia cinsinin reticulata olarak adlandırılan üyesine "lepistes" denir. Yani yabanisi, evcili, tuksedosu, albinosu, albino olmayanı, özel olarak adlandırılanı, adi olarak adlandırılanı, pahalısı, ucuzu, hepsi aynı türdür. Bunların ırkları veya varyeteleri birbirinden farklı olabilir.
Şunu da ifade etmek isterim; "albinoluk" bir ırk adı değildir. Pek çok canlı türünün (insan da dahil) albinosu olabilir. Bir canlının albino oluşu, onu başka bir tür veya ırk yapmaz.
Ben şahsen canlıları (özellikle de akvaryum canlılarını) "özel ve değerli olanlar" ve "özel olmayanlar" olarak ayırmıyorum. Bu şahsi görüşümdür. Benim için önemli olan doğal form ve renklerinden uzaklaşmamış canlılardır. İnsanoğlunun doğaya haddinden fazla müdahale ettiği günümüzde doğal görünüme ve renklere sahip canlılara daha fazla bağlandım. Mesela normal ve doğal cüce vatozlardan çok daha pahalı olan ve çok daha değerli görülen tül kuyruklu bembeyaz cüce vatozlar benim akvaryumlarıma kesinlikle giremezler. Üste para bile verseler almam. Alana saygı duyarım, o ayrı mesele... Aynı şekilde, lepistesi lepistes yapan özelliklerini büyük ölçüde yitirmiş olan lepistes varyetelerini de akvaryumlarıma kesinlikle sokmam. Yıllardır ramirezi arardım, gördüklerim hep tülkuyruk veya balon diye tabir edilenler idi. Bedavaya veren bile olmuştu, ama almamıştım. Doğal renklere ve formlara sahip olanlarını geçtiğimiz günlerde görüp hemen aldım.
Konuyla ilgili olarak kişisel görüşlerim bu şekildedir.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Çok haklısınız, hiç bir şey bilmeden besleme olayının piriyiz.
Yalnız üstte belirttiğimiz özellikler varyeteyi bozmaz.(aslında aynı şeyleri söylüyoruz). Yarın Avrupada da ribbon kabul edilebilir veya swallow kabul edilebilir.Üstünden zaman geçmesi ve stabil olması gerekiyor.Swallow standardı 5 çıkıntı olması üstünedir.(ha standardı kim koymuş bilmiyorum).Hangi swallowda bu net bir şekilde var?Yani stabil olarak bir swallow görüntüsü yok.Avrupalı da bunu kabul etmiyor.Anlayış farkı yani.Reddetmiyor da ama....Sadece geliyorlar bir balığa, bir de size bakıyorlar, bu ne diye soruyorlar :)) Onlar da farkında ama Avrupa kuralı katı, diğerleri daha serbest.
[/QUOTE]Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Tüm söylediklerinize kelimesine kadar katılıyorum.
Eklemek istediklerim ise şunlar. Balıkların çoğu uzakdoğudan geldiğinden, bazı kaliteli balık getiren arkadaşların dedikleri doğru.Çünkü balıklar oranın standardına uygun, hatta üst kalitede.Ama bu kaliteleri çok az kişi bilerek ithalat yaptığından sonuç yine alıcıya kalıyor.
Bir de canlıyla uğraştığımızdan biraz daha serbest olsak, görselliği düşünüp hobici dediğimiz (kendi deyimimle hobici) 1 veya 2 akvaryumu olup bundan haz almaya çalışan ve bu balıkları beslemek isteyen insanlara doğru düzgün satış ve yönlendirme yapsak olay çözülecek zaten.
Çok iyi balığın yavruları bile her zaman iyi kalitede olmaz.Görüyorum, benim ıskartaya ayırdığım balıklara 30-40 lira adet başı fiyat çekiliyor.Oysa bu balıkları ben ya hediye ederim, ya toptan fiyatına akvaryumcuya veririm, ya da çok ucuza hobiciye verme yoluna giderim.Çünkü bu kadar sayıda balıkla başa çıkamam.Açıkçası özellikle yurtdışındakiler gibi gaddar olup, büyük balıklara yem de yapamam, kanalizasyona da gönderemem.Benim, bir sürü hiçkimseye veremeyeceğim kambur balıklarım kendi halinde akvaryumda yaşamakta.Çünkü ne yaparsam yapayım, ıskartaya ayırdığım balıkların erken döllenmesine engel olacak sayıda akvaryumum yok.
Şimdi şöyle bir şey olsa (tamamiyle ideadır) ; satıcı sattığı balığın özelliklerini bilse, alıcıyı kandırmasa, alıcı da bu konuda biraz araştırma yapsa, gözü kapalı balık almasa....Satıcı balıklarını 1. kalite , 2. kalite, 3. kalite diye ayırsa.Hangi kalite balığı aldığında alıcının bu balığı almak veya almamak için nedenlerini sıralasa.Her bütçeye uygun balık olsa, bunlar genelde bozuk ta olsa akvaryumculara girse, masraf çıkarmak için çok ucuza akvaryumcuya verildiğinden, insanlar kaliteli balığa ucuza ulaşabilse....Çünkü varyetenin bozuğu bile, tamamen kırılmış balıktan çoğu zaman daha gösterişlidir ve kişi ne aldığını bilir....
Böyle olsa sorun olmayacak.İdeadır diyorum, çünkü yurtdışında bile böyle değil.Böyle olursa sıkıntı var çünkü.Sizin de belirttiğiniz standartlardan uzak balıklara fiyat çekilemez, işi sadece ticaret olanlar para kazanamaz.Herkes tam güzellikte olmasa da uğraşabileceği bir varyeteye sahip olur, bu da kimsenin işine gelmez.....
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Bu bahsi geçen bir takım standartlar, lepisteslerle ilgili olarak yarışmalar organize eden bir takım toplulukların standartları mıdır? Aslında bir hobici, hayvansever ve çevreci biri olarak "balığın kuyruğu şöyleyse o balık iyi değildir, rengi böyleyse uygun değildir" denmesi veya buna benzer söylemlerde bulunulması bana pek de mantıklı gelmiyor. Canlıları "kaliteli-kalitesiz" diye ayırmak biraz acımasızlık gibi sanki... Yani "sağlıklı canlı, sağlıksız canlı" olarak ayrılabilir, "doğal olan, doğal olmayan" olarak ayrılabilir, ama ayrımın öbür türlüsü bana göre pek de uygun değil. Akvaryum fotoğraf yarışmalarına eyvallah, bu tür organizasyonları hep desteklemeye çalışmışımdır. Ama hayvanlar arası güzellik yarışmaları (kedi, köpek yarışmaları da dahil) bence hayvan sevgisiyle pek örtüşmüyor. Yani bu tür eylemler akvaristlikten ziyade canlı koleksiyonculuğuyla ilgili şeyler bence. Bu kavramlar birbirlerine karıştırılıyor olsalar da bence akvaristlik ve balık koleksiyonculuğu birbirinden kesin çizgilerle ayrılıyor çoğu zaman. Şahsi görüşlerimdir. Konuya renk katsın diye belirtme gereği duydum.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Tabii ki herkesin kendi doğrularına göre görüşleri farklıdır. Dediğiniz doğrudur.Bu toplulukların görüşleridir.Fakat bu yıllar yılı gelen bir şeydir.Genetiğiyle oynanmadan, çaprazlama yoluyla yapılan işler için, hemen her balık adına konfederasyonlar ve dernekler mevcuttur.Bunlar dünyada doğal yaşam derneklerinin bile tepkisini çekmezler, hatta bazıları yapılan araştırmaların balığın habitatındaki gelişmesine destek olacağını savunur ve destekler.
Benim şahsi düşüncem, sizin düşüncenizle pek örtüşmüyor.Ben doğal olanı, doğal alanında bırakmaktan yanayım.Doğal ortamının yaşayabileceği şekilde korunmasından yanayım.Aksi durumlarda tür sıkıntıya giriyorsa, doğal ortamından ayrılıp kültür ortamında üretmeye alınabilir.
Doğal görünüşlü balığın doğal ortamında özgürce yaşamasından daha güzel birşey olamaz bence.Ki bu doğallık isteği bazı endemik türlerin yok olmasına da yol açmaktadır.Amazonlardaki cüce vatozları sayabiliriz mesela.Toplanması şu anda yasaktır.
Sizin dediğiniz, benim anladığım kadarıyla, balığım doğal görüntüsünde olsun ama doğaya da zarar vermesin, kültür ortamında doğal görüntüsüyle koruyalım yönünde.Fakat bir çok insan sizin düşüncenizi yanlış yorumlayarak, sizin gibi düşündüğünü sanarak, sayısı az olan balıkları en doğal haliyle istemekte, bu da büyük sıkıntı oluşturmakta.
Bizim ve bu topluların yaptığı işlerde ise balığın habitatına hiç bir müdahale yok, kültür ortamında eşleşmeler yapılmakta.Bunu abes bir örnek olacak ama bir erkeğin güzel kadın istemesi gibi görebiliriz.Veya tam tersi bir bayanın yakışıklı bir erkek istemesi.Bunun insanlığa bir zararı olmaz.Ancak lepistes için şöyle birşey söylenebilir; vücut deformasyonu veya canlının yaşamını etkileyecek çaprazlamalar sakıncalıdır.Etik açıdan durum bu.(kuyruğu büyük az yaşar, taşıyamaz şeklinde değil, bakılınca son yaşam süresine kadar sağlıklı yaşar, bu sadece bir örnek)
Yani sizin fikrinizin özde kötü bir amacı olmadığı gibi, bizim düşüncemiz de canlıya zarar vermez, hatta habitatına faydalı bir düşüncedir.Zarar olmadığına göre, gerisi zevk ve beğeniye kalıyor.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Tüm söylediklerinize kelimesine kadar katılıyorum.
Eklemek istediklerim ise şunlar. Balıkların çoğu uzakdoğudan geldiğinden, bazı kaliteli balık getiren arkadaşların dedikleri doğru.Çünkü balıklar oranın standardına uygun, hatta üst kalitede.Ama bu kaliteleri çok az kişi bilerek ithalat yaptığından sonuç yine alıcıya kalıyor.
Bir de canlıyla uğraştığımızdan biraz daha serbest olsak, görselliği düşünüp hobici dediğimiz (kendi deyimimle hobici) 1 veya 2 akvaryumu olup bundan haz almaya çalışan ve bu balıkları beslemek isteyen insanlara doğru düzgün satış ve yönlendirme yapsak olay çözülecek zaten.
Çok iyi balığın yavruları bile her zaman iyi kalitede olmaz.Görüyorum, benim ıskartaya ayırdığım balıklara 30-40 lira adet başı fiyat çekiliyor.Oysa bu balıkları ben ya hediye ederim, ya toptan fiyatına akvaryumcuya veririm, ya da çok ucuza hobiciye verme yoluna giderim.Çünkü bu kadar sayıda balıkla başa çıkamam.Açıkçası özellikle yurtdışındakiler gibi gaddar olup, büyük balıklara yem de yapamam, kanalizasyona da gönderemem.Benim, bir sürü hiçkimseye veremeyeceğim kambur balıklarım kendi halinde akvaryumda yaşamakta.Çünkü ne yaparsam yapayım, ıskartaya ayırdığım balıkların erken döllenmesine engel olacak sayıda akvaryumum yok.
Şimdi şöyle bir şey olsa (tamamiyle ideadır) ; satıcı sattığı balığın özelliklerini bilse, alıcıyı kandırmasa, alıcı da bu konuda biraz araştırma yapsa, gözü kapalı balık almasa....Satıcı balıklarını 1. kalite , 2. kalite, 3. kalite diye ayırsa.Hangi kalite balığı aldığında alıcının bu balığı almak veya almamak için nedenlerini sıralasa.Her bütçeye uygun balık olsa, bunlar genelde bozuk ta olsa akvaryumculara girse, masraf çıkarmak için çok ucuza akvaryumcuya verildiğinden, insanlar kaliteli balığa ucuza ulaşabilse....Çünkü varyetenin bozuğu bile, tamamen kırılmış balıktan çoğu zaman daha gösterişlidir ve kişi ne aldığını bilir....
Böyle olsa sorun olmayacak.İdeadır diyorum, çünkü yurtdışında bile böyle değil.Böyle olursa sıkıntı var çünkü.Sizin de belirttiğiniz standartlardan uzak balıklara fiyat çekilemez, işi sadece ticaret olanlar para kazanamaz.Herkes tam güzellikte olmasa da uğraşabileceği bir varyeteye sahip olur, bu da kimsenin işine gelmez.....
[/QUOTE]Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Bunun dışında benim anlatmak istediklerim; akvaryumdaki balıklara doğal yaşam alanı sağlanmasıdır. Camacam akvaryumlar bazı özel durumlar haricinde (karantina, tedavi veya üretim) biraz acımasızlık gibi sanki.
Zevk meselesidir, "özel" olarak tabir edilen lepisteslerin çoğu ilgimi çekmiyor. Daha küçük kuyruklu olanlar, hızlı yüzenler ilgimi çekiyor. Bunun yanında, bazı varyetelerde balıkların yaşamı olumsuz etkileniyormuş izlenimi bıraktı bende. Doğru dürüst yüzemeyenler, kuyruklarını kaldıramayanlar, gonopodlarında meydana gelmiş olan deformasyon sonucunda üremede sıkıntı çekenler gibi...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Bu bahsi geçen bir takım standartlar, lepisteslerle ilgili olarak yarışmalar organize eden bir takım toplulukların standartları mıdır? Aslında bir hobici, hayvansever ve çevreci biri olarak "balığın kuyruğu şöyleyse o balık iyi değildir, rengi böyleyse uygun değildir" denmesi veya buna benzer söylemlerde bulunulması bana pek de mantıklı gelmiyor. Canlıları "kaliteli-kalitesiz" diye ayırmak biraz acımasızlık gibi sanki... Yani "sağlıklı canlı, sağlıksız canlı" olarak ayrılabilir, "doğal olan, doğal olmayan" olarak ayrılabilir, ama ayrımın öbür türlüsü bana göre pek de uygun değil. Akvaryum fotoğraf yarışmalarına eyvallah, bu tür organizasyonları hep desteklemeye çalışmışımdır. Ama hayvanlar arası güzellik yarışmaları (kedi, köpek yarışmaları da dahil) bence hayvan sevgisiyle pek örtüşmüyor. Yani bu tür eylemler akvaristlikten ziyade canlı koleksiyonculuğuyla ilgili şeyler bence. Bu kavramlar birbirlerine karıştırılıyor olsalar da bence akvaristlik ve balık koleksiyonculuğu birbirinden kesin çizgilerle ayrılıyor çoğu zaman. Şahsi görüşlerimdir. Konuya renk katsın diye belirtme gereği duydum.
[/QUOTE]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Evet çok haklısınız.Ayrıca da tebrik ederim.
Kişi endemik bir türün geleceğini kurtarabilecek kadar bilgiliyse, hiç bir problem yok, hatta faydalı bir iş yapıyor.Benim sözüm azınlıktaki bilgililere değil, çoğunluktaki amiyane tabirle maymun iştahlılara.
Cama cam akvaryumlardaki bakıma da aynen katılıyorum.Hatta kendi çapımda bu durumda olmamaları için uğraşıyorum.Şu an cama cam akvaryumum yok, ph ı bozmayacak şekilde zemin ve kütüklerle bezeli akvaryumlarda balık besliyorum.Hatta akvaryumlarımdan birinin yosundan içini görmek mümkün değil.Balıklara sadece yukarıdan bakabiliyorum.Bu ortam stresi azalttığından daha sağlıklı balıklar olmasını sağlıyor.Yakında cama cam akvaryumlarım olacak ve bunlar üretim amaçlı ve yüksek hacimli olacağından içlerine kafes şeklinde geniş yaşam alanları sağlayabileceğim.Cama cam kısmı sadece yavru kurtarmaya yönelik olacak.
Kısacası şahsi olarak bu duruma dikkat ediyorum.Deformasyon konusunda ise büyük kuyruğun balığa zarar verdiği "bence" yanlış.Bu balığın bakımıyla alakalı.Bütün balıklarım geniş kuyruklu olmasına rağmen, ithal balıklar hariç hiçbir sorunla karşılaşmadım.2 yaşını aşkın balığın bile gayet güçlü ve üremeye istekli olduğunu, yüzmesinde bir sıkıntı olmadığını söyleyebilirim.Ribbon konusunda haklısınız, büyük sorun ve saçma bir işlem.Kabul etmem mümkün değil.Fakat nasıl oluştuğunu çözemedim(çözmeye çalışıyorum).Üstüne gidiyorum ribbon balıkların ne yapacaklar nasıl yaşıyorlar diye...ve nasıl bu hale gelmişler diye.Fakat gördüm ki, düzgün bakımla hayat şartları ve hatta üremelerinde bir bozukluk olmuyor.Zorlandıkları aşikar o nedenle ben de pek doğru bulmam ribbon olayını.
Ufak ve canlı balıklar...işte beğeni meselesi :)
Son yazıları görmediğimden ekliyorum;
Yarışma vs. olaylar ise düşünce farklılığı. Benim görüşümde çok çok faydalı şeyler. Nedeni ise gayet basit ve çok sayıda.Bir yarışma balığa olan ilgiyi arttırır, gelen deneyimli insanlar sayesinde bilgi edinirsiniz.Mesela ben yarışma olana kadar bir balığın akvaryumda mı, yoksa geniş bir alanda mı büyüdüğünü anlayamazdım, fakat bunu yarışmadaki juriden öğreniyorum.Renklerle ilgili genetiği yine juriden öğreniyorum.Üstüne üstlük halk ilgi gösteriyor ve pazar büyüyor.Aslına bakarsanız bir işin ileriye gitmesi için en önemli şey maddiyat.Pazar büyümezse, bilim de yerinde sayıklar.Akvaryumcular bilinçlenmezse, ticari hacimleri de düşerse sona yaklaşılıyor demektir.daha da önemlisi ülkeniz tanınıyor.Bu işin meraklıları sizin var olduğunuzu ve bu alandaki düzeyinizi takdir ediyor.Sosyal ortam oluşuyor.Keşke bu işle uğraşacak kişiler olsa da tekrar yarışma olsa.
Doğal olarak düşünceleriniz bunun zıttı yönünde olabilir.Fakat dünyada kabul gören bu durum.Bazılarının da sizden farklı olarak buna ayak uydurması gerekir.Görüşler farklıdır, fakat farklı görüşler de zenginlik katar.
Full red olayına gelirsek.Ben ileriki nesillerde beline kadar kırmızı bir dişinin faydasından tabii ki şüpheliyim.Fakat bu benim tarzımda bir yaklaşım ve makul bir yaklaşım.Ben de balık zarar görmeyecekse tamamı kırmızı bir dişiyi elde etmek bile isterim.Ama bunu doğal yollardan elde etmek isterim.Sadece çaprazlama ve doğal besinlerle.Yukarıdaki yarışma olayının bir güzelliği de budur.Adam balığa bakar bu hormonlu veya bunda sentetik renk maddesi var diye anında söyler biz de neyin ne olduğunu anlarız.Zaten yarışmalarda(özellikle avrupa standardına ve derneğimin üye olduğu kuruma göre) doğal renkler zorunludur.Herhangi bir dış etkende balık yarışmaya bile sokulmaz, ha sahibi kırılmasın diye ufak tefek destekler veya puanlama yapılıyor o ayrı.Ama dereceye girmesi mümkün değil.
Bir de diğer açıdan bakarsak, Osmanlı zamanı yüzlerce lale varsa(botaniğe girdik :P) şimdi bir kaç tane var.Ben bahçemde isterdim oysaki yüzlerce laleyi yanyana.Keşke yarışma olsaydı da o zamanlar, sabit kalsaydı o çiçekler.Bu da görüş ve düşünce meselesi tabii ki.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir